FRANSA’NIN RUANDA SOYKIRIMINDAKİ ROLÜ, ÜÇÜNCÜ KISIM: ÖZÜR DİLEME SIRASI FRANSA’NIN MI?
Analiz No : 2020 / 31
Yazar : Ceyda ACİCBE
01.09.2020
23 dk okuma

1994 ve 1995’te Ruanda’daki rolü sebebiyle çeşitli suçlamalar ve eleştirilerin merkezinde yer alan devletlerden biri Fransa’dır. Bugüne kadar dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ı da içine alan eleştirilerin kaynağını, soykırımdan önce ve soykırım sırasında Fransa’nın Ruanda hükümetiyle kurduğu yakın ilişkiler oluşturmaktadır. Literatürde ve uluslararası toplumda çokça tartışılan bu konu hakkında halen ışık tutulması gereken noktalar vardır. Geçtiğimiz aylarda Fransa’nın 1994 ve 1995’te Ruanda’daki rolünü ortaya çıkarabilecek gelişmeler 800 binden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında soru işaretlerinin giderilebilmesi bakımından önem arz etmektedir. Fransa’nın uluslararası toplum nezdindeki algılanmasını etkileyebilecek bu gelişmelere geçmeden evvel bugüne değin Fransa’nın Ruanda soykırımına ilişkin karşılaştığı suçlamalar ve Fransa’ya yöneltilen bu suçlamaların altında yatan sebepler ele alınacaktır.

Ruanda’da soykırıma ilişkin yürütülen soruşturmalarla ilgili çalışan komisyon, 2008 yılında Fransa’nın 1994’te Ruanda’daki rolüyle ilgili bir rapor yayımlamıştır. Soykırımdan kurtulanlar ve soykırım failleri dahil olmak üzere 638 tanığın ifadesinden yola çıkılarak hazırlanan bu raporda bazı Fransız siyasetçilerin, diplomatların ve üst düzey askerlerin soykırıma suç ortağı oldukları iddia edilmiştir. Raporda yer alan iddialar, Ruanda’da bulunan Fransız yetkililerin Hutu milislerini eğiterek ve Ruanda’nın silahlı kuvvetleri için strateji geliştirerek şiddet olaylarına yardım etmelerine dayandırılmıştır. Dahası, Fransız yetkililerin Ruanda istihbarat servislerini eğittiği ve finanse ettiği yine aynı raporda ileri sürülmüştür.[1]

Tüm bu iddiaların arkasında yatan gerçeklik payını anlayabilmek için Ruanda’da sömürge sonrası döneme bakmak gerekmektedir. Bu dönem Fransa’yla birlikte pek çok dünya gücünün ve aynı zamanda uluslararası kurum ve kuruluşların Ruanda’da etkili olmaya başladığı bir dönemdir. Ruanda’nın demokratikleşme sürecinin içinde bulunduğu bir bağlamda, ekonomik kalkınmayı hedefleyen Habyarimana, Fransa’nın yanı sıra IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlardan destek almaya başlamıştır. Diğerlerinden farklı olarak, Habyarimana rejiminin Fransa’yla yakın iş birliği içine girdiği konular yalnızca ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları bertaraf etmeye çalışmakla ilgili değildir. Habyarimana döneminde Fransa aynı zamanda Ruanda iç siyasetine de etki etmiştir. Yukarıda bahsedilen raporlarda da belirtildiği gibi Fransa’nın, siyasi alandaki desteğinin ötesinde, silah satışı, askeri ve teknik bilgi aktarımı gibi konularda da Habyarimana hükümetini desteklediği ileri sürülmektedir.[2]

Sencerman “Batılı Koloniyel Güçlerin 1994 Ruanda Soykırımına Etkisi” başlıklı çalışmasında, Soğuk Savaş’tan sonraki dönemde Fransa’nın Afrika kıtasında Frankofon bir alan yaratma isteğiyle hareket ettiğinden bahsetmektedir. Nitekim sömürge sonrası dönemde Fransa Afrika’ya nüfuz edebilmiş ve bu sayede Fransa uluslararası sistem içerisindeki konumunu güçlendirebilmiştir. 1970’li yıllara gelindiğinde, Fransa-Afrika ailesi içerisinde yer alan Ruanda’dan, bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Burundi’den ülkelerinin güvenliğinin sağlanması konusunda Fransa’dan alacakları desteğe karşılık bu ülkelerden Fransa’ya bağlı kalmaları beklenmiştir. Söz konusu ülkelerin Fransa’ya bağlılıkları, Fransa’ya Afrika’da güç sahibi olmak isteyen diğer dünya güçlerine karşı hareket edebilme imkânı vermiştir. Diğer bir deyişle Fransa, Afrika’da Anglo-Saksonların ilerlemesinin önüne geçebilmiştir. Bütün bunların yanında Sencerman, 1975 yılında Fransa ve Ruanda arasındaki askeri teknik yardımlar konusunda yapılan ikili anlaşmayla her yıl 4 milyon Frank değerindeki silah ve askeri teçhizatın Fransa’dan Ruanda’ya gönderildiğini söylemektedir.  Yine aynı çalışmada, Ruanda ulusal polis teşkilatının tesisi ve eğitimi için Fransız askerlerinin bölgede konuşlandırılmasının askeri alanda yapılan bu anlaşmayla sağlandığının altı çizilmektedir.[3]

Yapılan bu anlaşmalar çerçevesinde Fransa 1990 ve 1994 yılları arasında Ruanda’da Noroit, Amaryllis ve Turquoise adlı operasyonlar gerçekleştirmiştir. Bu operasyonlar sonucunda Ruanda iç savaşının 1993 yılına kadar uzadığını ve rejimin giderek radikalleştiğini savunan McNulty, bu operasyonların Fransız askerlerinin Kigali’de uzun süre kalabilmesinin yolunu açtığını söylemektedir. Fransa’nın Ruanda’da gerçekleştirdiği Noroit Operasyonu kapsamında Fransız vatandaşlarını tahliye etmek üzere bölgeye gelen Fransız birlikleri üç yıl boyunca Kigali’de kalmıştır. 1994 yılında Habyarimana’nın suikast sonucu öldürülmesinin ardından, bölgede bulunan Fransızlarla beraber diğer Avrupa ülkeleri vatandaşlarının bölgeden tahliyesi için Amaryllis adlı ikinci operasyon gerçekleştirilmiştir. Fransa’nın soykırım sonrasında gerçekleştirdiği üçüncü operasyon ise Turquoise Operasyonu’dur. Bu operasyonun daha önce gerçekleştirilen Fransız askeri müdahalesini örtbas etme işlevi gördüğünü söyleyen McNulty, söz konusu operasyonun Zaire’de eski milis güçleri komutası altında mülteci kamplarının kurulmasına ve Ruanda’nın istilaya yeniden açık bir hale gelmesine yol açtığını iddia etmektedir.[4] McNulty’ye benzer bir şekilde Huliaras da Turquoise Operasyonu’nda Fransa’nın Hutuları RPF güçlerinden koruduğunu ve Hutu milislerin silahlarıyla Zaire’ye kaçmalarına izin verildiğini çalışmasında öne sürmektedir.[5]

1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolüne ilişkin olarak Fransa’ya yöneltilen eleştiriler, Fransa’nın Ruanda soykırımından önce ve sonra Ruanda hükümetiyle ekonomik, siyasi ve askeri alanda sürdürdüğü ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Bütün bunlar soykırımın Fransa etkisi altında gerçekleştirildiğini iddia etmek için yeterli değildir. Yine aynı şekilde Fransa’nın soykırıma aktif olarak katıldığını iddia etmek de mümkün değildir. Bir sonraki başlığın altında da görüleceği gibi, Fransa’da geçtiğimiz aylarda eski Cumhurbaşkanı Mitterand dönemine ait arşivlerin bir tarihçinin erişimine izni verilmesine benzer gelişmeler, Ruanda’daki rolüyle ilgili olarak Fransa’ya bugüne değin yöneltilen eleştirilerin ve bu eleştirileri oluşturan iddiaların arkasında yatan gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda önem arz etmektedir.

 

Fransa’nın 1994 ve 1995 Yıllarında Ruanda’daki Rolüne İlişkin Yaşanan Gelişmeler

Fransa’nın 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolüne ilişkin tartışmalar geçtiğimiz yıl Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yaptığı açıklamanın ardından bir kez daha gündeme gelmiştir. 5 Nisan 2019 tarihinde Macron, Ruanda soykırımının araştırılması için tarihçilerden oluşacak bir komisyon kurulacağını ve Cumhurbaşkanı François Mitterand’a ait olan ve 2021 yılına kadar gizli kalması kararlaştırılan arşivlerin tarihçilerin kullanımına açılacağını duyurmuştur.[6] Dahası Macron, Ruanda soykırımında rolü olan ve daha sonradan Fransa’ya kaçan soykırım şüphelilerinin yargılanması ve cezalandırılmaları hususunda polis ve yargı güçlerinin olanaklarının arttırılması sözünü vermiştir.[7]

Fransa’nın 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolüne ilişkin tartışmaların kırılma noktalarından biri, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin 2010’da Kigali ziyareti sırasında Fransa ve uluslararası toplumun 1994 Ruanda soykırımında gerçekleştirilen katliamları önlemekte yetersiz olduklarını ifade ettiği beyanına dayanmaktadır. Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagameyle birlikte düzenledikleri basın toplantısında Sarkozy, Fransa ve uluslararası toplumun 1994 Ruanda soykırımında “çok ciddi hatalı değerlendirmeler” yaptığını ve bir “çeşit körlük yaşadığını” ifade etmiştir.[8] Bilindiği üzere, 2006 yılında bir Fransız hâkimin eski Ruanda Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşürülmesinde payı olduğu iddiasıyla Cumhurbaşkanı Kagame ve müttefikleri hakkında açtığı soruşturma, Fransa ve Ruanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 2006-2009 yılları arasında durmasına neden olmuştu.[9] Diğer yandan Ruanda, Fransa’yı soykırımda binlerce kişinin ölümünden sorumlu radikal Hutuları eğitmek ve onlara silah sağlamakla suçlamaktaydı.[10] Bu bağlamda Sarkozy’nin 2010 yılındaki Kigali ziyareti iki ülke arasındaki gerginliği sona erdirmeye yönelik bir ziyaret olmuştur.

Ruanda soykırımıyla ilgili kırılma noktası olarak değerlendirilebilecek bir başka gelişme, 2016 yılının Ekim ayında Fransa’nın eski Ruanda cumhurbaşkanına yönelik gerçekleştirilen suikastla ilgili soruşturmayı tekrardan açmasıdır. Fransa bu kez Habyarimana’nın uçağının düşürülmesiyle ilgili 9 kişiyle beraber eski Ruanda Savunma Bakanı James Kabarebe hakkında soruşturma başlatmıştır. Bunu takiben Ruanda Başsavcılığı, soykırım faillerine askeri eğitim ve silah desteği sağlamakla itham edilen ve aralarında Fransa ordusunun eski mensuplarının da yer aldığı 20 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştur. Diğer yandan Ruanda Ulusal Soykırımla Mücadele Komisyonu, “soykırım suçunun faili ve iş birlikçisi” olduğu iddia edilen üst düzey 22 Fransız subayının ismini açıklamıştır.[11] Buna benzer şekilde, 2008 ve 2010 yıllarında Ruanda’da yayımlanan iki raporda da 1990-1994 yılları arasında Fransa’nın Habyarimana hükümetine askeri, maddi ve diplomatik yardımın yapıldığı öne sürülmüştür.[12]

Fransa’nın Habyarimana’nın uçağının düşürülmesi olayıyla ilgili 2016 yılında açtığı soruşturma, 2018 yılında delil yetersizliğinden dolayı düşürülmüştür.[13] Esasen kurban yakınlarının yürüttüğü hukuki mücadele neticesinde 1998 yılında açılan davanın Paris Temyiz Mahkemesi tarafından düşürülmesi tepkilere yol açmıştır. Kurban yakınları soruşturmanın yeniden açılması için mahkemeye başvurmuş, yapılan başvuru mahkeme tarafından reddedilmiştir. Ruanda hükümeti Paris Temyiz Mahkemesi’nin ret kararını “Tam bir parodi” şeklinde değerlendirmiş, Habyarimana’nın eşi ile uçağın Fransız mürettebatının yakınları Fransa’nın en üst mahkemesine itirazda bulunacaklarını belirtmiştir.[14]

Ruanda ve Fransa arasında yaşanan gerginliğin bir diğer sebebi, Fransa’nın soykırım şüphelilerinin adalete teslim edilmesi konusunda uzun süren sessizliğidir. Bu sessizlik 2014 yılında Fransa’da soykırım şüphelileri arasında yer alan Cumhurbaşkanlığı muhafızlarından eski bir memur olan Pascal Simbikangwa’nın 25 yıl hapisle cezalandırılmasıyla bozulmuştur. 2016 yılındaysa iki eski belediye başkanı Octavien Ngenzi ve Tito Barahira ömür boyu hapisle cezalandırılmıştır.[15] Soykırım suçlularının yargılanıp cezalandırılması konusunda önemli bir gelişme geçtiğimiz aylarda yaşanmıştır. Ruanda soykırımında yüzbinlerce kişinin ölümünden sorumlu tutulan Felicien Kabuga Paris’te yakalanmıştır. Kabuga’nın önce Paris Temyiz Mahkemesi, ardından Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanacağı duyurulmuştur.[16] Kabuga’nın avukatlarından Laurent Bayon müvekkilinin sağlık durumunun ve yaşının başka bir ülkeye gitmesi için elverişli olmadığı gerekçesiyle Kabuga’nın Fransız yargısına teslim edilmesini talep etmiştir. Ancak, 3 Haziran’da Paris Temyiz Mahkemesi, Kabuga’nın yargılanmak üzere BM nezdinde oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizmasına nakledilmesine karar vermiştir.[17]

Bütün bu gelişmelere paralel olarak geçtiğimiz günlerde Fransa’nın 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolüyle ilgili belgeleri ortaya çıkarabilecek bir gelişme yaşanmıştır. Fransız Yüksek İdari Mahkemesi konuyla ilgili araştırmalar yürüten François Graner’e eski Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand dönemine ait arşivlere erişim izni vermiştir. François Graner aslında 5 yıldır söz konusu devlet arşivlerinin açılması yönünde çağrıda bulunuyordu. Hatta daha önceden arşivlerin açılması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuran Graner’in talebi iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddedilmişti. Graner’in 1990-1995 dönemine ait arşivlere erişim talebine karşılık AİHM öncelikle Danıştay kararının beklenmesi gerektiğini duyurmuştu.[18] Bu kararın ardından gözler Fransız Yüksek İdare Mahkemesi’nden gelecek karara çevrilmişti. Fransa’dan gelecek kararın beklendiği dönemde, Euronews’in bir haberinde Graner’in konuyla ilgili açıklamalarına şu şekilde yer verilmişti: 

“Bizler o dönemde karar alan siyasi yöneticilerin neler bildiğini öğrenmek istiyoruz. Francois Mitterand ve danışmanları o dönemde bazı kararlara imza atarken tam olarak ne biliyordu? 1994 yılında Tutsiler soykırıma uğramadan önce ve sonrasında hangi bilgiler mevcuttu? (…) Bizler Fransa’nın bu konuda bilgi sahibi olduğunu tespit ettik, verilen yoğun destek katliamlara yol açtı. Bu soykırım yapma isteği anlamına gelmiyor. Ancak Fransa’nın her ne pahasına olursa olsun Ruanda’yı etkisi altında tutmaya çalıştığı ve bu şekilde soykırımı yapanlara destek olduğu anlamına geliyor.”[19]

Bu gelişmelerden hemen sonra 12 Haziran günü Danıştay’dan gelen açıklamada, eski Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand dönemine ait arşivlerin kullanıma açıldığı duyurulmuştur. Devlet sırrının korunması ve bu konu hakkında kamuoyunu bilgilendirme arasında bir dengenin oluşturulması gerektiği ifade edilen açıklamada, üç ay içerisinde söz konusu arşivlerin Kültür Bakanlığı tarafından Graner’a açılması gerektiği bildirilmiştir.[20] Bu önemli gelişmeyi Graner’in avukatları tarih ve hukuk açısından çok büyük bir kazanım olarak değerlendirmiş ve Fransa’nın 1994 ve 1995’te Ruanda’daki rolünü aydınlatacak devlet arşivlerinin başka araştırmacılar tarafından kullanılması yönündeki temennilerini belirtmişlerdir.[21]

 

Sonuç

6 Nisan 1994 tarihinde Ruanda Devlet Başkanı Juvénal Habyarimana’nın bindiği uçağın düşürülmesinin ardından Hutu ve Tutsiler arasında on yıllardır süregelen çatışmaların şiddeti artmış ve 100 gün içerisinde 800 binden fazla Tutsi ve ılımlı Hutu aşırı Hutular tarafından sistematik bir şekilde öldürülmüştür. Yaklaşık 2 milyon insan komşu ülkelere sığınmak durumunda kalmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin 8 Kasım 1994 tarihinde aldığı karar sonucunda soykırım suçlularını yargılamak için Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTR) kurulmuş ve Ruanda soykırımı böylece resmen tanınmıştır.  

Üç kısımdan oluşan bu yazı dizisinin “Fransa’nın Ruanda Soykırımındaki Rolü, Birinci Kısım: Ruanda’da Ne Oldu?” başlıklı ilk kısmında 1994 Ruanda soykırımına giden süreç ele alınmıştır. “Fransa’nın Ruanda Soykırımındaki Rolü, İkinci Kısım: Birleşmiş Milletler’in ve Katolik Kilisesi’nin Ruanda Soykırımına Etkisi” başlıklı ikinci yazıda, soykırımdan önce ve sonra Ruanda’daki şiddet olaylarına tepkisiz kalmaları dolayısıyla eleştirilerin yönlendirildiği BM’nin ve Katolik Kilisesi’nin Ruanda’daki rolü, literatürde ve uluslararası toplum nezdinde gerçekleştirilen tartışmalar doğrultusunda ortaya konmaya çalışılmıştır. Yine benzer bir amaçla ele alınan ve yazı dizisinin son kısmını oluşturan bu yazıda, Fransa’nın 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolü sebebiyle karşı karşıya kaldığı eleştiriler konuyla ilgili yaşanan son gelişmeler çerçevesinde okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.

1994 yılının Nisan ve Haziran ayları arasında Ruanda’daki Hutular, yerel milis güçleri ve Ruanda ordusu tarafından Tutsi ve ılımlı Hutular soykırıma uğratılmıştır. Batı dünyasının önemli aktörleri arasında yer alan Fransa, BM ve Katolik Kilisesi Ruanda’da yaşanan olaylara karşı ne yazık ki objektif bir tutum sergileyememiş, çeşitli siyasi nedenlerden ötürü Batı dünyasını oluşturan devletler, kurum ve kuruluşlar tepkisiz kalmışlardır. Özellikle 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’da yaşananlara karşı pasif kalmaları Fransa, BM ve Katolik Kilisesi’nin uzunca bir süre eleştirilerin merkezinde yer almasına yol açmıştır.

Fransa’nın 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolüne ilişkin Fransa’ya yöneltilen eleştiriler Fransa’nın Ruanda soykırımdan önce Ruanda hükümetiyle ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda kurduğu yakın ilişki ve bu ilişkinin soykırım sonrasında da sürdürülmesinden kaynaklanmaktadır. Konuyla ilgili yazı dizisini oluşturan diğer metinlerde de altı çizildiği gibi burada da söylenmesi gereken, bütün bunların soykırımın direkt olarak Fransa, BM ve Katolik Kilisesi etkisi altında gerçekleştirildiğini ileri sürmeyi mümkün kılmayacağıdır.

2014 yılında Kigali’de soykırımın 20. senesi için düzenlenen anma etkinliklerinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Ruanda soykırımını engelleyemediği için BM’nin utanç içinde olduğunu söylemiştir. 20 Kasım 2016 tarihinde Ruanda Katolik Kilisesi soykırımda rolü olan tüm kilise üyelerinin yaptıkları tüm yanlışlar için özür dilemiştir. 2017 yılında Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa Francis, Tutsilere karşı gerçekleştirilen soykırım için kendisinin, Papalık’ın ve Kilisesi’nin derin üzüntülerini bildirdiği bir açıklama yapmıştır. 2019 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, 1994 ve 1995 yıllarında Ruanda’daki rolü sebebiyle Fransa’ya yönelik ortaya atılan iddiaların araştırılması için tarihçilerden oluşan bir komisyon kurma kararının ardından, geçtiğimiz aylarda söz konusu iddiaların ardındaki gerçekleri ortaya çıkarabilecek devlet arşivlerinin kullanıma açılması kararı, özür dileme sırasının Fransa’ya gelip gelmeyeceği sorusunu akıllara getirmektedir. Önceki Fransa cumhurbaşkanları döneminde konuyla ilgili atılan adımların hayal kırıklığı ile sonuçlandığı hatırlanacak olursa, temennimiz hiç olmazsa bu kez Ruanda halklarının acılarını hafifletecek gelişmelerin yaşanması ve Fransa’nın özür dilemesi yönünde olacaktır.

 

*Fotoğraf: Kigali Genocide Memorial 

 

[1] Linda Melvern, “France and genocide: the murky truth,” The Times, August 8, 2008, https://web.archive.org/web/20110604230457/http://www.timesonline.co.uk/tol/comment/columnists/guest_contributors/article4481353.ece.

[2] Sencerman, Habyarimana’nın Fransa’da gerçekleştirilen Fransa-Afrika Zirvesi’ne katıldığı 1990 yılında, Habyarimana destekçilerinden dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand’ın Ruanda’da çok partili sisteme geçilmesine izin vermesi konusunda Habyarimana’ya tavsiyelerde bulunduğunu söylemektedir (Bkz. Öncel Sencerman, “Batılı Koloniyel Güçlerin 1994 Ruanda Soykırımına Etkisi,” Güvenlik Stratejileri Dergisi, no. 18 (2013): 47, 50, 56).

[3] Sencerman, “Batılı Koloniyel Güçlerin,” 59-60.

[4] Mel McNulty, “France’s role in Rwanda and external military intervention: A double discrediting,” International Peacekeeping 4, no.3 (Autumn 2007): 40.

[5] Asteris C. Huliaras, “The ’anglosaxon conspiracy’: French perceptions of the Great Lakes crisis,” The Journal of Modern African Studies 36, no. 4 (1998): 594.

[6] Ruanda soykırımına ilişkin arşivlerin açılmasıyla ilgili benzer bir sözü bir önceki Cumhurbaşkanı François Hollande 2015 yılında vermiştir. Ancak söz konusu arşivlerin çoğunun ‘gizlilik’ engeline takılması nedeniyle konuyla ilgili çalışan araştırmacıların çalışmalarından bir sonuç alınamamıştır (Bkz. Arzu Çakır, “Fransa Ruanda Soykırımındaki Rolünü Araştırıyor,” Amerika’nın Sesi, 7 Nisan, 2019, https://www.amerikaninsesi.com/a/fransa-ruanda-soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1ndaki-rolunu-arast%C4%B1r%C4%B1yor/4865629.html).

[7] Rahmi Gunduz, “Fransa, Ruanda’daki soykırımın araştırılması için tarihçilerden oluşan bir komisyon kuruyor,” Euronews, 5 Nisan, 2019, https://tr.euronews.com/2019/04/05/fransa-ruandadaki-soykirimin-arastirilmasi-icin-bir-komisyon-kuruyor-ruandada-ne-oldu.

[8] “Sarkozy, Ruanda’daki soykırımda hata yapıldığını söyledi,” Cumhuriyet, 25 Şubat, 2010, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sarkozy-ruandadaki-soykirimda-hata-yapildigini-soyledi-122642.

[9] Söz konusu soruşturma ilk olarak 1998 yılında uçağın düşürülmesi sonucu hayatını kaybedenlerin yakınların başvurusu üzerine Fransa’da başlatılmıştır. Uçağın düşürülmesinden bu yana olayın faillerinin kim olduğuna ilişkin tartışmalar bugün de devam etmektedir. Hutu milisler olayın Kagame’nin emriyle Ruanda Vatansever Cephesi (RPF) tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmektedir. Buna karşın mevcut Ruanda hükümetinin görüşü, dönemin cumhurbaşkanı Habyarimana’nın RPF’yle barış antlaşması imzalamasını engellemeye çalışan radikal Hutular’ın suikastı gerçekleştirdiğidir (Ali Murat Taştekin, “Fransa Dikkatleri Ruanda Soykırımı’ndaki Rolünden Başka Yöne Çekmekle Suçlanıyor,” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), 12 Aralık, 2016, https://avim.org.tr/tr/Yorum/FRANSA-DIKKATLERI-RUANDA-SOYKIRIMI-NDAKI-ROLUNDEN-BASKA-YONE-CEKMEKLE-SUCLANIYOR).

[10] “Sarkozy: Bazı hatalar yaptık,” BBC Türkçe, 25 Şubat, 2010, https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/02/100225_rwanda.

[11] Alaattin Doğru ve Tufan Aktaş, “Ruanda soykırımda kaybettiği 800 bin yurttaşı için ağlıyor,” Anadolu Ajansı, 6 Nisan 2019, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ruanda-soykirimda-kaybettigi-800-bin-yurttasi-icin-agliyor/1443854.

[12] “Ruanda’da 20 Fransız yetkiliye soykırım suçlaması,” Euronews, 30 Kasım, 2016, https://tr.euronews.com/2016/11/30/ruanda-da-20-fransiz-yetkiliye-soykirim-suclamasi.

[13] Ismail Citak, “Fransa, Ruandalı yetkililere yönelik başlattığı soykırım soruşturmasını düşürdü,” Euronews, 26 Aralık, 2018, https://tr.euronews.com/2018/12/26/fransa-ruandali-yetkililere-yonelik-baslattigi-soykirim-sorusturmasini-dusurdu.

[14] “Ruanda Soykırımı’nı tetikleyen suikastla ilgili soruşturmanın yeniden açılması talebine Fransız yargısından ret,” Sputnik Türkiye, 3 Temmuz, 2020, https://tr.sputniknews.com/avrupa/202007031042382642-ruanda-soykirimini-tetikleyen-suikastla-ilgili-sorusturmanin-yeniden-acilmasi-talebine-fransiz/.

[15]French court allows Access to Rwandan genocide archives,” Aljazeera, 12 Haziran, 2020, https://www.aljazeera.com/news/2020/06/french-court-access-rwandan-genocide-archives-200612181820909.html.

[16] “Ruanda soykırımının sorumlularından Felicien Kabuga, Fransa’da yakalandı,” Sputnik Türkiye, 16 Mayıs, 2020, https://tr.sputniknews.com/avrupa/202005161042055574-ruanda-soykiriminin-sorumlularindan-felicien-kabuga-fransada-yakalandi/.

[17] Yusuf Özcan, “Ruanda soykırımı sorumlularından Kabuga, BM nezdinde açılan mahkemeye teslim edilecek,” Anadolu Ajansı, 3 Haziran, 2020, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ruanda-soykirimi-sorumlularindan-kabuga-bm-nezdinde-acilan-mahkemeye-teslim-edilecek/1863823.

[18] Gülsüm Alan, “AİHM, Fransız araştırmacının Ruanda soykırımıyla ilgili arşivlere erişim talebini geri çevirdi,” Euronews, 8 Mayıs, 2020, https://tr.euronews.com/2020/05/28/aihm-ruanda-soyk-r-m-n-arast-ran-bir-frans-z-n-arsivlere-ulas-m-talebini-geri-cevirdi.

[19] Gülsüm Alan, “Fransa’nın Ruanda soykırımındaki rolü neydi? Mahkeme kararı ile arşivler yakında açılabilir,” Euronews, 8 Haziran, 2020, https://tr.euronews.com/2020/06/08/fransa-n-n-ruanda-soyk-r-m-ndaki-rolu-neydi-mahkeme-karar-ile-arsivler-yak-nda-ac-labilir.

[20] “Mahkemeden Ruanda soykırımında Fransa’nın rolünün araştırılması için arşive erişim izni,” Euronews, 12 Haziran, 2020, https://tr.euronews.com/2020/06/12/mahkemeden-ruanda-soyk-r-m-nda-fransa-n-n-rolunun-arast-r-lmas-icin-arsive-erisim-izni.

[21] Yusuf Özcan, “Fransa’da Ruanda Soykırımı’na ilişkin arşivin erişimine izin verildi,” Anadolu Ajansı, 12 Haziran, 2020, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransada-ruanda-soykirimina-iliskin-arsivin-erisimine-izin-verildi/1874865.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten