
Avrupa Birliği ile Ermenistan, 2 Aralık’ta ikili ilişkilerinde yeni bir dönemi simgeleyen AB–Ermenistan Ortaklığı için Stratejik Gündemi kabul ederek işbirliklerini daha üst bir düzeye taşımıştır. AB–Ermenistan Ortaklık Konseyi tarafından onaylanan bu yeni çerçeve, 2017’de belirlenen ortaklık önceliklerinin yerine geçerek daha kapsamlı, daha iddialı ve uzun vadeli bir yol haritası sunmaktadır. Stratejik Gündem’in kabulü, tarafların siyasi, savunma ve güvenlik, ekonomik ve sektörel alanlarda işbirliğini derinleştirme iradesini açık biçimde ortaya koyarken; CEPA’nın (Kapsamlı ve Genişletilmiş Ortaklık Anlaşması) öngördüğü ortak vizyonu da somutlaştırmaktadır. Yapılan açıklamaya göre Bu yeni ortaklık anlayışı, yalnızca Ermenistan’ın AB ile ilişkilerini güçlendirme yönündeki isteğine yanıt vermekle kalmamakta, aynı zamanda son dönemde ikili ilişkilerde oluşan yeni dinamiklere de uyum sağlamaktadır. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, yargı reformu, insan hakları, sosyo-ekonomik kalkınma, bağlantısallık, enerji güvenliği, dijital dönüşüm, ticaretin çeşitlendirilmesi ile güvenlik ve savunma alanlarındaki işbirliği gibi geniş bir çerçeveyi kapsayan Stratejik Gündem, AB–Ermenistan ilişkilerinin geleceğini şekillendirecek bütünsel bir çerçeve sunmaktadır. [1]
Görüldüğü üzere Stratejik Gündem, AB–Ermenistan ilişkilerini yalnızca ekonomik veya diplomatik boyutta değil; savunma ve güvenlikten, vize prosedürlerindeki kısıtların daha esnek hale getirilmesine kadar uzanan kapsamlı bir çerçeveye taşımaktadır. Güney Kafkasya’da bölgesel dengelerin hızla değiştiği, Rusya’nın etkisinin gözle görülür biçimde azaldığı ve ABD’nin TRIPP girişimi üzerinden bölgedeki görünürlüğünü artırdığı bir dönemde bu Gündemin kabul edilmesi ile beraber AB’nin Güney Kafkasya politikasında yeni bir sayfa açmayı ve bölgede nüfuz alanı kurmayı amaçladığı düşünülebilir.
Gündemin içeriği ve Ermenistan’a yönelik sergilenen tutum, AB’nin uzun süredir eleştirilmekte olan seçici normatif yaklaşımının yeni bir örneği olarak da değerlendirilebilir. Açıkça görüldüğü üzere AB'nin Ermenistan’a yönelik politikaları, Birliğin diğer aday ülkelere uyguladığı standartlardan belirgin biçimde farklılaşmaktadır. Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları gibi normatif değerleri dış politikasının temel dayanakları olarak sunan AB, Ermenistan söz konusu olduğunda bu değerlerin uygulanmasına ilişkin izleme mekanizmalarını daha esnek, daha yumuşak ve daha az bağlayıcı bir şekilde işletmektedir.
Benzer bir durum ekonomik ve mali yardımlar alanında da dikkat çekmektedir. Ermenistan’a sağlanan destekler, diğer aday ülkelere kıyasla daha sınırlı koşullara bağlanmakta; reform yükümlülükleri daha geniş bir takvime yayılmakta ve yaptırım tehdidi çok daha düşük düzeyde tutulmaktadır. Dolayısıyla AB’nin normatif dış politika iddiaları ile sahadaki pratik uygulamaları arasındaki uyumsuzluk net bir şekilde görülmektedir. Bu uyumsuzluk, Birliğin bölgesel çıkarları söz konusu olduğunda normatif söylemin ikinci plana atılma eğilimine dair tartışmaları desteklemektedir.
Bu bağlamda AB–Ermenistan ilişkilerindeki son gelişmeler, Birliğin Güney Kafkasya’ya yönelik stratejik önceliklerinin yeniden tanımlandığı bir süreçte olduğuna işaret etmektedir. AB’nin Ermenistan’ı bölgesel istikrarın merkezine yerleştiren yaklaşımı, yalnızca normatif taahhütlerden değil, aynı zamanda jeopolitik kaygılardan beslenmektedir. Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı kaygılar, Rusya’nın bölgedeki zayıflayan kapasitesi ve İran’ın etkinliği etrafında şekillenen yeni bölgesel denge, Ermenistan’ı AB açısından kritik bir ortak haline getirmiştir. Bu nedenle AB’nin Ermenistan’a yönelik daha esnek bir politika benimsemesi, bir yönüyle stratejik kaygıların normatif söylemin önüne geçtiğini göstermektedir. Bu çerçevede Stratejik Gündem, üstü kapalı da olsa AB’nin Ermenistan’ı bölgesel politikalarında bir “kilit ortak” olarak konumlandırma arzusunu da ortaya koymaktadır.
AB’nin Ermenistan’a yönelik özel bir tutum sergilemesi, Birliğin aday ülkeler ve komşu devletler nezdindeki normatif güvenilirliğini aşındırma potansiyeline sahip olduğu aşikârdır. Türkiye, Gürcistan ve Balkan ülkeleri gibi uzun süredir reform süreçlerini AB normlarına uyum çerçevesinde yürüten aktörler açısından bu yaklaşımın, AB politikalarının tutarlılığına yönelik soru işaretleri oluşturacağını düşünmek yanlış olmayacaktır.
Ermenistan açısından bakıldığında ise güncel gelişmeler, dış politikada yeni bir yönelim arayışının ve Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması stratejisinin önemli bir dayanak noktasını oluşturmaktadır. Ermenistan için, AB ile daha yakın siyasi ve ekonomik ilişkiler; dış politika ve güvenlik garantilerinin güçlendirilmesi açısından önemli görülmektedir. Bununla birlikte bu yönelimin ne ölçüde sürdürülebilir olduğu, bölgesel faktörler göz önüne alındığında AB’nin süreci ne ölçüde sürdürebileceği ve Ermenistan’ın iç politikasındaki gelişmelerin nasıl ilerleyeceği vb. konularla yakından ilişkili olacaktır.
Sonuç olarak, Stratejik Gündem yalnızca AB–Ermenistan ilişkilerinde teknik bir işbirliği oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda Güney Kafkasya’da AB’nin Gürcistan-Azerbaycan-Ermenistan arasında önceliğini de ortaya koyan bir girişim niteliği de taşımaktadır. Bununla birlikte, AB’nin Ermenistan’a tanıdığı geniş manevra alanı, Birliğin dış politika söylemindeki ikilemi de açıkça göstermektedir.
© 2009-2025 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır