KİTAP İNCELEMESİ: AZERBAYCAN GÜNLÜĞÜ. SAVAŞIN YARALADIĞI, PETROL ZENGİNİ BİR ESKİ SOVYET CUMHURİYETİ’NDE MUZİP BİR MUHABİRİN MACERALARI
Analiz No : 2018 / 19
26.07.2018
10 dk okuma

Azerbaycan Günlüğü: Savaşın Yaraladığı, Petrol Zengini Bir Eski Sovyet Cumhuriyeti’nde Muzip Bir Muhabirin Maceraları (Azerbaijan Diary: A Rogue Reporter's Adventures in an Oil-rich, War-torn, Post-Soviet Republic).

Yazar: Thomas Goltz

Yayınevi: TEAS Press

Dili: Türkçe

Sayfa Sayısı:595

ISBN: 9786053012672

 

Thomas Goltz’un “Azerbaycan Günlüğü. Savaşın Yaraladığı, Petrol Zengini Bir Eski Sovyet Cumhuriyeti’nde Muzip Bir Muhabirin Maceraları” kitabı ilk defa 1998 yılında yayınlanmıştı. Kitabın Türkçe çevirisi TEAS yayıncılık tarafından 2018 yılının Mart ayında yayınlandı. Thomas Goltz’un bu kitabı Azerbaycan’ın modern tarihiyle ilgili başyapıtlar arasında değerlendirilebilir.

Kitapta, Goltz modern Azerbaycan’ın 1991 ve 1994 seneleri arasındaki tarihi gelişmelerinin dönüm noktalarını anlatıyor. Devlet inşası ve ulus kimliğin oluşumu gibi Azerbaycan’ın mevcut durumunu etkileyen önemli değişimlerin de bu döneme denk geldiği düşünülürse, belirtilen yılların önemini fazlasıyla artırmıştır. Thomas Goltz dışardan bir göz olarak siyasi çevrelere dâhil olmuş, Karabağ savaşındaki katliamlara şahitlik etmiş ve toplumun farklı kesimlerinden insanlarla muhatap olarak bütün gözlemlerini uluslararası toplumun dikkatine getirmeye çabalamıştır.  Kitapta, yetmiş yıllık Sovyet rejiminden sonra bağımsızlığını yeni kazanan Cumhuriyetin ayağa kalkıp yeniden yapılanmasının önünde duran iç ve dış etkenler anlatılmıştır.

Kitap, Mütallibov rejimiyle başlayıp, demokratik seçimlerle hükümet kuran Halk Cephesinin yükseliş ve düşüşü, iç savaş çıkması endişesi, uluslararası toplumun Karabağ savaşı esnasında Azerbaycanlıların yaşadığı sıkıntı ve zorluklara göz yumması ve petrolden elde edilen gelirlerin ardından meydana gelen gelişmeleri içeriyor. Yazarın, Azerbaycan’ın önemli siyasi figürleriyle, yerinden edilenler ve mültecilerle ayrıca kurbanların aileleriyle kurduğu kişisel ilişkiler kitabın çekiciliğini arttırmaktadır. Goltz’un yerli halkla iletişimini kolaylaştıran akıcı Türkçesi ve kısıtlı Azerbaycan Türkçesi ile Rusçası sayesinde okurlara ilk elden hikâyeler takdim ediliyor.  

Goltz’un Azerbaycan hikâyesi, Taşkent’e gitmek için geçici olarak Bakü’de iki haftalığına kalması ile başlıyor. Bu iki haftalık zaman zarfı dört seneye dönüşüyor.

Goltz Azerbaycan’la ilgili ilk şaşkınlığını Sovyetlerin çöküşünün eşiğinde dile getiriyor. Özbekistan’a ziyaretinden sonra yazar Azerbaycan ve Orta Asya’nın diğer Türki devletlerinin bağımsızlık konseptine yaklaşımlarını mukayeseli şekilde dile getiriyor. Moskova’da 30 Ağustos darbesi gerçekleştirildiğinde, Goltz Özbekistan’dadır ve ‘Özbek halkı bir ulus olarak derin uykudayken[1]İslam Kerimov’un önderliğindeki eski Komünist hükumetin nasıl hala iktidarda olduğunu gözlemlemiştir. Aynı şekilde Azerbaycan’da da durumun aynı mı yoksa farklı mı olduğu merakı Goltz’u Bakü’ye ‘tarihin gözleri önünde yazıldığı[2]’ yere geri getirmiştir. Goltz Rus hegemonyasının sona erişi için “uyanan” halkla tanıştığından, Azerbaycanlıların devrimci duygularının ilk kıvılcımlarını daha iyi fark etmektedir...

Goltz daha sonra Azerbaycan halkının kimlik meselesine değiniyor. Türkiye Türklerine olan hayranlığı ve saygısı bu durumun sadece bir yüzüydür. Yazar, Bakü ve Nahcivan’da kendini “Amerikan pasaportlu bir Türk” olarak tanıttığı zaman halktan aldığı olumlu tepkilerden hayrete düştüğünü ifade etmiştir. Her türlü misafirperverliği sunan Azerbaycan halkı, Goltz ve eşini adeta ‘buranın yerlileriymiş’ gibi bağırlarına basmışlardır.

Diğer taraftan, bir ‘Büyük Biraderin’ yerine Türkiye’nin simasında başka bir tanesinin geçmesi fikri çoğu insan için kabul edilemezdir. Bazı insanların kurtuluşu dinde görmesiyse özellikle Şii toplumları içerisinde İran’a olan rağbeti arttırmıştır. Goltz, Bakü’nün Maştağa ve Nardaran gibi dini merkezlerine ziyaretleri sonucu dini uyanışı fark etmiştir. Öte yandan Azerbaycan’da, Ayaz Mütellibov hükümeti veya Goltz tarafından yaşlı timsahlar olarak adlandırılan neo-komünistler gibi Rus hâkimiyetini destekleyen milletvekilleri de vardır[3].

Goltz kitabında Azerbaycan’ın coğrafi yerleşkesi yüzünden ortaya çıkan zorlukları tarihsel ve sosyolojik açıdan değerlendirmektedir. Böylesine karmaşık bir bölgede küçük bir ülkenin başına gelen zorlukların tarihsel arka planını anlatan Goltz, Azerbaycan tarihinin 1990'ların başlarına yansımalarını göstermektedir.

Karabağ'ın çevresindeki gerginlik tırmandığında, bu karışıklıklar doruk noktasına ulaşmıştır. Kitabın büyük bir kısmı genç Cumhuriyet'in zor dönemine ayrılmıştır. Azerbaycan'da ilk yabancı gazeteci olarak akredite olan Thomas Goltz, bu kitapta Azerbaycan halkının uluslararası toplumda duyulmasının zorluklarına değinmektedir.

Bu sorun, özellikle 26 Şubat 1992'de Hocalı'da Ermeni ve Rus askeri güçlerinin gerçekleştirdiği katliamdan sonra daha güncel bir hale gelmiştir. Goltz, Hocalı’da işlenen suçları çok büyük üzüntü ile hatırlamaktadır. Yüzlerce insan ve birçok aile bir gecede yeryüzünden silinmiştir. Yazar için bir diğer korkutucu durum ise, uluslararası medya organlarının onun Hocalı’daki durumla ilgili verdiği bilgilere önyargılı ve umursamaz yaklaşımıdır.

Goltz’un kitabında Azerbaycan’ın gerçekleri dünyaya ulaştırırken önünde duran engellerden bir kaçı belirtilmiştir. Birinci etken güçlü ve zengin Ermeni diasporasıdır. İkinci ve en endişe verici etkense Azerbaycan haber ajansları ve iletişim mekanizmalarının zayıflığıdır. Goltz bu saptamalarını kanıtlamak için iki konunun altını çizmektedir. Bir taraftan halk kalkışmasından korkan Mütellibov rejimi, Karabağ’daki gerçekleri Azerbaycan vatandaşlarından bile saklayarak onları yanlış bilgilerle kandırmaktadır. Bu yüzden de Karabağ’dan başkente dönen Goltz, yerel halkın umursamaz tavırları karşısında şaşkına dönmüştür. Böyle yanlış bilgilendirme yüzünden sanki bir taraf acı çekerken diğerleri yaşamlarını sakince sürdürüyormuş gibi görünmektedir.

Tam da bu nedenle Hocalı soykırımına ait görüntülerin Milli Meclis’te takdim edilmesi kitabın en etkileyici bölümlerinden biridir. Bu olay Mütellibov rejimine en ağır darbeyi vurarak Azerbaycan halkının onu göndermesiyle sonuçlanmıştır.

Azerbaycan’ın gerçekliklerinin tüm dünyaya ulaştırılmasının önündeki bir diğer zorluk ise Mütellibov hükumetinin giriştiği başarısız bilgi savaşıdır. Bu o kadar zayıf ve gayri-profesyonel bir girişimdir ki, Goltz Ermenistan Dışişleri Bakanlığında Hocalıyla ilgili kitapçıkları gördüğünde çok şaşırmıştır. Ermeniler, öldürülen Azerbaycanlıların fotoğraflarını kullanıp, kendi anlatımlarıyla dünyaya üretilmiş bilgi ulaştırmaktadırlar. Bu durum, Azerbaycan propaganda mekanizmasının zayıflığının ve Ermeni tarafının ikiyüzlülüğünün göstergesidir.

Mütallibov hükümetinin verimsiz çalışmaları, demokratik ve bağımsız Cumhuriyet çağrışımlarıyla tanınan Halk Cephesi liderliğindeki “gölge hükümetinin” itibarını artırmıştır. Bu “gölge hükümet; sağır, dilsiz ve kör toplum için nefes kesicidir[4]”. Goltz’un Halk Cephesi’nin haftalık cuma mitinglerine katılımı, onda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin geleceğine dair umutlar uyandırmıştır. Özgürlük Meydanı'ndaki insanlar, birliğe zarar veren çeşitli çıkar ve niyetlere sahip siyasi figürlere karşı çıkan bu gruba katılmaya hazırdılar.

Şartlar, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetindeki ilk demokratik seçimler için olgunlaşmıştır. Goltz’un kendisi de seçimlerde gözlemci olarak katılmıştı. Kitabın bu kısmı Azerbaycan toplumunun düşünce yapısını anlamak için önemlidir. Halk Cephesinin adayı, yazarın da şahsi sempatisini kazanan, devrimin ilk günlerinde milyonların liberal, demokrat, vatansever lideri Ebülfez Elçibey’dir. Onun rakibiyse ucuz tereyağı, ekmek ya da abartılı lüks yaşam vaatleriyle siyasi platformda son zamanlarda boy gösteren bir adamdır. Goltz, Nazim Süleymanov’un popülaritesinin Azerbaycan halkı arasındaki yükselişinden şaşkına dönmüştür.  Süleymanov’un özgür ve şeffaf seçimlere gölge düşürme niyetine rağmen seçimler, Elçibey’in galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Ancak Goltz arkada daha büyük planın hazırlandığının da farkındadır. Kitabın bu kısmında yazarın çok yakın bir gelecekte Azerbaycan'ın kaderini etkileyen ince siyasi oyunları nasıl algıladığını görebiliriz.

Demokratik seçimlerin sonucu olarak ortaya çıkan umutlar çok kısa sürede kaybolmuştur. Toprakların birbiri ardına yitirilmesi, Azerbaycan halkını umutsuzluğa itmiştir. Hükumet ve ordudaki ihanetler demokratik seçimlerle Cumhurbaşkanlığını kazanan Elçibey’in iktidardan düşmesiyle sonuçlanmıştır. Bunu takip eden olaylarla ilgili Thomas Goltz, kitabın en güçlü cümlelerinden birini kullanarak; ‘bu insanların düşmana ihtiyacı yok, onlar kendi kendilerine yetiyorlar[5]’ demiştir. Belki de demokrasiye bu şekilde müdahale edilmesi yazarı kitabının ilk baskısının ismini ‘muhtemel Cumhuriyet için ağıt[6] gibi adlandırmaya itmiştir.

Goltz, 1998 yılında Azerbaycan’a geri geldikten sonra Bakü’deki gelişmeleri dair gözlemleri nedeniyle kitabın ismini değiştirmeye karar vermiştir.

1990 yıllarının başları Azerbaycan toplumunun farklı özelliklerini aksettiren aynadır. Goltz’un kitabıysa bu aynanın yansımasına dönüştü. Azerbaycan toplumunu güzel ve çirkin yanları, siyasi yarışmanın farklı tarafları, bazı siyasi figürlerin açgözlülüğü ve ihaneti, diğerlerinin sadakatli özverisi ve uluslararası toplumda ihmal edilen Karabağ savaşındaki Ermeni suçları bu kitapta cesurca sunulmuştur. Bu şekilde başarılı bir yansıma, Azerbaycan'la ilgilenen insanların, ülkenin geçmişinden günümüze erişimini anlamak ve gelecekteki araştırmalar için temel oluşturmuştur.

 


[1] Thomas Goltz, Azerbaycan Günlüğü. Savaşın Yaraladığı, Petrol Zengini Bir Eski Sovyet Cumhuriyeti’nde Muzip Bir Muhabirin Maceraları (TEAS Press; İstanbul, 2018), 88

[2] Ibid.

[3] Ibid. 190

[4] Ibid. 92

[5] Ibid.424

[6] Requiem For A Would-Be Republic; The Rise And Demise Of The Former Soviet Republic Of Azerbaijan


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten