KİTAP ANALİZİ: BATILILAŞAN İSTANBUL’UN ERMENİ MİMARLARI
Analiz No : 2015 / 18
Yazar : Onur DİRİBAŞ
10.09.2015
8 dk okuma

Kitap Adı: Batılılaşan İstanbul’un Ermeni Mimarları
Yazar: Hasan Kuruyazıcı
Yayınevi: Uluslararası Hrant Dink Vakfı Yayınları
Dil: Türkçe, İngilizce
ISBN: 978-605-89900-5-0
Sayfa Sayısı: 167
Fiyat: 60 TL
 

Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi ve serbest mimar olan Hasan Kuruyazıcı’nın editörlüğünü yaptığı bu kitap, Aralık 2010’da İstanbul’da açılan ‘Batılılaşan İstanbul’un Ermeni Mimarları adlı sergi kapsamında hazırlanmıştır.

Hasan Kuruyazıcı bu kitapta Ermeni mimarların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yerini, eserlerini ve önemini anlatmıştır.

Bu kitabında Kuruyazıcı İstanbul’un çeşitli ilçelerini gezerek Ermeni mimarların ülkemize kazandırdığı birçok esere ulaştığını ifade etmiştir.[1] Adından da anlaşılacağı üzere, kitap sadece Ermeni mimarların yapıtları üzerine odaklanmıştır. Selçuklulardan başlayıp, Osmanlı döneminde görkeme kavuşan Anadolu mimarisi ile iç içe geçen Ermeni yapıtları incelenirken, bu kalıtımsal etkiye  yer verilmemesi belki de kitabın tek eleştirilebilecek yönünü teşkil etmektedir.

Kitabın birinci bölümünde Batılılaşma sürecinde Osmanlı mimarının kimliğinden bahsetmiştir. Gayrimüslim olan mimar ustalarının profesyonelliği ve üstün başarıları ele alınmıştır. Bunlara en etkili örnek ise 19. yüzyılın en etkili gayrimüslim kalfaları olan Balyan Ailesidir. Balyan ailesi gibi
Gayrimüslim mimarların ülkemize kattığı eserler büyük önem taşımaktadır ve ülkemizin gözbebeği konumunda yapıtlarıdır.[2]

“Tanzimat dönemi boyunca bazı kalfalara bürokratik kurumlar içerisinde önemli roller”[3] verildiğini anlatan ikinci kısımda, “Ebniye Meclisinin çok sayıda Rum ve Ermeni kalfadan”[4] oluştuğuna değinilmektedir. Ayrıca bazı camii inşaatı projelerini idare etmek üzere 500 kuruş maaşla gayrimüslim 3 kalfa olan İstefan, Ohannes ve oğlu Artin’in atandığı belirtilmiştir.[5] Benzer örnekler Tanzimat döneminde “inşaat alanında güçlü bir aktör olan gayrimüslim kalfaların sisteme nasıl dahil edilmeye çalıştığını göstermektedir.”[6]

Gayrimüslim mimarlardan Balyan Ailesi’nin birçok önemli eserinde hayati öneme sahip olan bir isim ise Artin Kalfa’dır. Artin Kalfa taş ustalarının yevmiyelerini ödemek gibi işleri yapmıştır. Bunların dışında birçok hastane, camii ve yalıları inşa etmekle uğraşmış ve onlarla ilgili ödeme yapmıştır. Birçok açıdan baktığımızda Balyan’lar 19. yüzyılda faaliyet gösteren en önemli mimarlar olmuştur.[7] “Balyanlar, ‘Osmanlı hassa mimarı’ kimliğinin gerçek mirasçısıdırlar.”[8]

Üçüncü kısımda Balyan Ailesi’nin akademik kariyerine değinilmektedir. Balyan ailesinin genç üyeleri Paris’te eğitim görmüşlerdir.[9] “Niğoğos, Sarkis ve Agop Collage Sainte–Barbe mimarlık okulundan mezun olmuşlardır.”[10] Mezun olduktan sonra Avrupa’nın çeşitli yerlerinde eğitimlerine devam etmiş ve ustalaşmışlardır.[11] Gördükleri eğitimin ve içlerindeki cevherin dışarı çıkması ile yenilikçiliklerini kullanarak Osmanlı mimarlığına adeta bir Rönesans yaratmışlardır.[12]

Kitabın dördüncü kısmında ilk kuşak Krikor Amira Balyan’dan bahsetmektedir.[13] “Krikor Balyan ailenin ilk kuşağının en önemli kişiliğidir.”[14] “Bu kısımda Kalfa Krikor Balyan’ın II. Mahmud ile kişisel dostluğu olduğunu ve cemaat işleriyle ilgilendiğini, anlaşmazlıkları çözmeye çalıştığını, yardımsever mütevazi birisi olduğunu anlatmaktadır.”[15] “Krikor Balyan III. Selim döneminde başladığını kariyerini II. Mahmud zamanında da sürdürmüş ve başlıca kamu yapıtlarının mimarı olma olanağını elde etmiştir. Başlıca yapıtları şunlardır: Beylerbeyi Sarayı, Valide Sultan Sarayı, Selimiye Kışlası, Nusretiye Camii, Darphane-i-Amire, Aynalıkavak Kasrı Kışlalar Krikor Kalfa’nın en önemli eserleridir ve ordunun yeniden örgütlenmesi girişimlerinde katkı sağlamıştır.”[16]

Beşinci kısımda Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı olan Krikor Balyan’ın oğlu Garabed Amira Balyan anlatılmaktadır. Babasının ölümü üzerine onun yerine geçmiştir.[17] “İlk çalışması Yedikule’deki Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’dir.”[18] II. Mahmud, Abdulaziz, ve Abdulmecid’in hükümdarlıkları sırasında İstanbul’un mimarı mirasının önde gelen eserlerini yapmıştır.[19] Garabed Balyan’ın yaptığı eserler göze hoş, görkemli yapıtlardır. Bunlardan başlıcaları şunladır:[20] “Dolmabahçe Sarayı, Surp Asdvadzadzin Kilisesi, Surp Yerortutyun Kilisesi, Çifte Saraylar [Bugün mevcut değil], Kirazlı Bend ve Bend-i- Cedid, Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi.”[21] Garabed kalfa ailenin en yetenekli usta mimarlarından birisi olmuştur. Bu kalfanın yaptığı en önemli eser Dolmabahçe Sarayı olmuştur. Garabed Kalfa Osmanlı mimarisine çok sayıda katkıda bulunmuştur.[22]

Altıncı kısımda ise Balyan ailesinin en yüksek dönemi, yani zirvede bir ekibe sahip Sarkis Balyan’ı anlatmaktadır. Sarkis Balyan ve ekibi İstanbul’un en önemli mimarisini yapmıştır.[23] Bugün dünyanın çeşitli yerlerinden gelerek ülkemizin mimarisini gezen ve etkilenen insanlar, İstanbul’u İstanbul yapan kişilerden birinin Sarkis Balyan ve ekibi olduğunu bilmelidirler. Ülkemizin en güzel kültür miras şehri olan İstanbul’u Balyan ailesi adeta inşa etmiştir. “Sarkis Balyan’ın hemen hemen tümünün büyük yapıt olduğu eserleri toplamda 50 civarındadır.
Bunların başlıcaları ve en önemlileri şöyledir: Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Adile Sultan Sarayı, Yıldız Sarayı, Çağlayan Kasrı. Sadabad Camii, Maçka silahhanesi ve karakolu. Sarkis Balyan bunun gibi birçok esere imza atmıştır.”[24]

Sarkis Balyan mesleki yaşamının en parlak zamanını Sultan Abdulaziz zamanında yapmıştır. Kitapta Sarkis Balyan’ın en önemli eserlerinden biri olan Beylerbeyi Sarayı’nda yüksek bir bodrum üzerine iki katlı ve kâgir bir yapıda yaklaşık 65m x 45m boyutunda dikdörtgen bir zemin üzerine oturtulduğu ve eyvanlı merkezi sofa motifine dayanan bir yapı olduğuna değinilmektedir.[25]

Sonuç olarak ülkemizde bugüne kadar birçok sarayın, camilerin, kiliselerin, köşklerin ve apartmanların yapımında birçok Ermeni ustanın emeği olduğuna anlaşılmaktadır. Bu yapılar Türk tarihinin önemli simgeleridirler. Bu kitapta anlatılmak istenen, Osmanlı İmparatorluğu’nda Türklerin ve Ermenilerin iç içe yaşayıp, çok önemli eserlere birlikte imza atmış olduğudur. Beraber bir bütün olarak yaşamış iki toplumun nelere imza attığı açık ve nettir.

Yıllar boyu süren bu kardeşçe yaşamın ne yazık ki büyük bir kısmı kaybedilmiştir. Yıllarca tüm alanlarda birlikte çalışıp birçok esere imza atan insanları artık kimse tanımamaktadır. Bugüne kadar İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yerinde birçok esere imza atan Ermeni mimarlar ülkemizin çoğunluğunda tanınmamaktadır. Bu önemli kitap bir zamanlar Türklerle Ermenilerin birbirine ne kadar yakın insanlar olduğunu ve nelere imza attığını bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır. Sahip olduğumuz şaheserlerde Ermeni mimarların da emeği olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bugün Anadolu’daki Ermeni mimarların eserleri Anadolu’yu zenginleştiren unsurlardır. Bu kitap, ortak kültür mirasımızın tanınması ve gelecek nesillere aktarılmasına katkı yapan önemli bir çalışmadır.

 

 

[1] Hasan Kuruyazıcı, Batılılaşan İstanbul’un Ermeni Mimarları-Armenian Architects of İstanbul in the Era of Westernization, İstanbul: Mas Matbaacılık, 2011, s. 8.

[2] Kuruyazıcı, Batılaşan İstanbul…, s. 18.

[3] A.g.e. s. 20.

[4] A.g.e. s. 20.

[5] A.g.e. s. 20.

[6] A.g.e. s. 20.

[7] A.g.e. s. 22.

[8] A.g.e. s  22.

[9] A.g.e. s. 28.

[10]A.g.e. s. 28.

[11] A.g.e. s. 28.

[12] A.g.e. s. 28.

[13] A.g.e. s. 40.

[14] A.g.e. s  40.

[15] A.g.e. s  40.

[16] A.g.e. s  42.

[17] A.g.e. s  44.

[18] A.g.e. s  44.

[19] A.g.e. s. 44.

[20] A.g.e. s  44.

[21] A.g.e. s. 44.

[22] A.g.e. s.  44.

[23] A.g.e  s.  50.

[24] A.g.e  s.  50.

[25] A.g.e. s.  52.

 


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten