BİR DÖNEM KAPANIRKEN TÜRKİYE’NİN HATIRLAYACAĞI MERKEL
Analiz No : 2021 / 28
14.09.2021
10 dk okuma

2021 yılı, Almanya seçimlerinin yarattığı yankı ile başlamıştır. Almanya’da 26 Eylül 2021 tarihinde gerçekleşecek genel seçimlerde bu sefer Angela Merkel adaylığını koymamıştır. Kaleme alınan bu analizde, 22 Kasım 2005 tarihinden beri başbakanlık koltuğunda oturan Merkel, Merkel’den sonraki muhtemel isimler ve Merkel’in başbakanlığı sırasında Türkiye – Almanya ilişkilerinde sergilediği tutum ele alınacaktır. 

Angela Merkel, Almanya siyasi tarihindeki ilk kadın Başbakandır. Angela Dorothea Kasner, 1954 yılında Hamburg’da dünyaya gelmiştir. Merkel’in anne ve babası Herlind ve Horst Kasner’dir. Babası Alman Protestan ilahiyatçı, annesi ise Latince ve İngilizce öğretmenidir. Merkel doğduktan sonra aile, doğudan batıya gitme genel eğiliminin aksine Doğu Almanya’ya taşınmıştır. 1957 yılında Templin’e taşınmışlardır ve Angela Merkel 1973 yılında burada liseyi bitirmiştir. Aynı yıl adı şimdi Leipzig Üniversitesi olan o dönem Karl Marx Üniversitesi’nde Fizik okumuştur. Burada eşi Ulrich Merkel ile tanışmıştır. Mezun olduktan sonra, 1978 yılında Doğu Berlin’deki Zentralinstitut für Physikalische Chemie (ZIPC) – Bilimler Akademisi Merkez Fizikokimya Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. 1986 yılında, kuantum kimyası üzerine yaptığı tez çalışması ile doktora derecesi almıştır[1].

Pozitif bilimlerle ilgili olarak yaptığı akademik çalışmalar, Merkel’in siyasetle ilgilenmesine engel olmamıştır. Doğu Almanya’da yetişmiş çoğu genç gibi Angela Merkel de gençlik örgütlerine katılmıştır. 1962 yılında Genç Öncüler’in (Young Pioneers, Ernst Thälmann[2] Pioneer Organisation) bir üyesi olmuştur ve daha sonra 1968 yılında Özgür Alman Gençliği’ne (Free German Youth, Freie Deutsche Jugend) dahil olmuştur. Gençlik örgütleri ile olan bağı, ZIPC’deki meslektaşları ile arasının açılmasına yol açmıştır. 

Angela Merkel, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, adı daha sonra Hristiyan Demokrat Birliği (CDU, Christian Democratic Union of Germany, Christlich Demokratische Union Deutschlands) olarak değişecek olan Demokratik Uyanış Partisi’ne (Democratic Awakening, Demokratischer Aufbruch) katılmıştır. Merkel, 1990 yılında partinin basın sözcüsü olmuştur. Aynı tarihlerde, Berlin duvarı yıkılmadan bir gün önce CDU’ya dahil olmuştur[3].

Duvar yıkıldıktan sonraki ilk seçimlerde, Merkel Bundestag’da yerini almıştır. 1991 yılında Şansölye Helmut Kohl, Merkel’i kadın ve gençlik bakanı olarak atamıştır. 10 Nisan 2000’de Merkel, CDU başkanlığına seçilmiştir. Böylece, partiyi yöneten ilk kadın, ilk Doğu Almanya kökenli ve ilk “Katolik olmayan” kişi olmuştur. 

26 Eylül 2021’de Angela Merkel’in 16 yıllık şansölyelik dönemi sona erecektir. Önce Merkel’in yerine gelmesi muhtemel adayları ve izleyecekleri politikaları kısaca hatırlayabiliriz. 

 

Almanya’nın şansölye adayları ve vaatleri 

Armin Laschet

Merkel’in partisi, Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU)  adayı Armin Laschet, “Türk Laschet” olarak da bilinmektedir. Türkiye’den Almanya’ya gelen Türkler için övgü dolu sözler sarf ettiği bilinen Laschet pek çok kesim için birleştirici bir isim olarak ön plana çıkmaktadır. Armin Laschet, Türk dostu bir imaj çiziyor olsa da Türkiye’nin AB’ye girmesine sıcak bakmayan bir isimdir. Laschet, Birlik (AB) yanlısı görüşleriyle de bilinmektedir. 

Laschet, 2015 yılında sığınmacılar konusunda Merkel’e destek veren az sayıda siyasetçiden biridir. Bu süreçte Angela Merkel ve Armin Laschet arasında pandemi uygulamaları ve kararları sebebiyle fikir ayrılıkları yaşanmıştır.

Laschet, Aachen’de büyümüştür. Dindar bir Katoliktir. Hukuk tahsilinden sonra gazetecilik yapmış, daha sonra da siyasete atılmıştır[4].

 

Olaf Scholz

Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Olaf Scholz, Ağustos başında yapılan anketlerde hem Laschet’i hem de Yeşiller Partisi adayı Annalena Baerbock’u geride bırakmıştır. Anket sonuçlarında Olaf Scholz önde görünse de ankete katılanların üçte birinden fazlası üç ismi de istemediklerini dile getirmiştir. Bu sonuç dikkat çekicidir. Anket sonuçlarında 16 yıldır lider olan CDU, ilk kez SPD’nin gerisine düşmüştür. 

Olaf Scholz, Hamburg belediye başkanlığı ve Çalışma Bakanlığı yapmıştır. Konut yardımları ve asgari ücretin artırılması gibi vaatlerde bulunmaktadır. Bu vaatler, seçmen için ikna edici görünmektedir.

Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde de koltuğu devraldığı Wolfgang Shaüble’nin disiplinine duyduğu saygı ile de bilinmektedir. 

Türkiye açısından değerlendirecek olursak, genel olarak SPD, Türkiye’nin hem iç hem de dış siyasetini kaygı ile gözlemlediğini açık bir şekilde ifade etmiştir. SPD’nin, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine ise yer vermemesi dikkat çekici bir diğer husustur[5].

 

Annalena Baerbock

Yeşiller Partisi adayı Annalena Baerbock, Birleşmiş Milletler (BM) iklim uzmanlarının küresel ısınmanın hızlanması konusunda yayınlanan kritik rapor sonrasında “geleceğin kendi kaderine terkedilmemesi” gerektiğini vurgulamıştı. Dünyanın en önemli sorunlarından biri haline gelen iklim değişikliği ile Yeşiller Partisi ön plana çıkmış önemli siyasi bir sestir. Bu sebeple, geçici bir süre olsa da Baerbock zorlayıcı bir aday olarak adından söz ettirmiştir. 

Şansölyelik için genç aday olarak ön plana çıkan Baerbock, Merkel’in muhafazakâr iktidarından sonra kendini “yeni bir soluk” olarak ortaya koyuyor. Öte yandan Baerbock, intihal suçlamalarıyla güvenilirliğini zedelemiş görünüyor.

Laschet gibi Baerbock da sığınmacılar konusunda açık kapı politikası benimsemiştir. Bu bakış açısı, CDU-CSU tarafından kuşku ile karşılanmıştır.

Birlik destekçisi olduğu bilinen Baerbock, Hannover yakınlarında kendini “aktivist” olarak tanımlayan bir ailenin ferdidir. Gençliğinde savaş muhabiri olmak isterken Brüksel’de yaptığı staj sonrasına siyasi kariyerine başlamıştır[6].

Şansölye adayları için dış politika konuları “kritik” seçim vaatleri arasında yerini almasa da, partilerin geleceğinin belirlenmesinde önemli bir yer taşımaktadır[7]. Almanya dış politika konularından en önemlilerinden biri de Türkiye – Almanya ilişkileridir. Şansölye Angela Merkel dönemindeki inişler ve çıkışlar Türk dış politikası açısından unutulamayacak dönemlerin yaşanmasına sebep olmuştur.

 

Merkel Döneminde Türkiye – Almanya ilişkileri

Angela Merkel 16 yıllık iktidarında, Avrupa Birliği’nin iç ve dış ilişkilerine damgasını vurmuş, yönlendirmiş bir siyasetçi olarak tarihe geçmektedir. Ancak özellikle günümüzdeki gelişmelere bakılınca Merkel’in mirası, Merkel’in tarihteki anılacak yönleri çok da parlak değildir. Çünkü AB’nin bir “kale” (Fortress of Europe) olmasında ve Avrupa’nın kendi içinde bir birlik sağlayamadığı gibi, dışarı karşı da bir tecrit politikası gütmesinde önemli bir aktör olmuştur. 

Türkiye bakımından bu daha açık bir durumdur. Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne dahil etmeme konusunda hiçbir tereddüde yer bırakmayacak açıklıkla konuşmuştur. Türkiye’nin Avrupa’da yeri olmadığını, olsa olsa “ucu açık” bir ilişki kurulabileceğini söylemiştir. Buradaki en güçlü sebep de Türkiye’nin AB üyeliğine objektif koşullarda “yetkin” olmamasından değil, AB’ye son dönemde alınan diğer üyeler dikkate alındığında, temsil ettiği CDU ve CSU koalisyonlarının duruşları gereği büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir devlete karşı partisinin ve kendisinin temsil ettiği dini tabandan kaynaklanan önyargılı tutumundan ileri geldiği tereddüde mahal vermemektedir. 

Bu yönüyle Türkiye gözünde, bağnaz, tutucu ve AB’nin gelişmesine ve güçlenmesine özünde zarar veren bir politikacı olarak değerlendirilebilir. 

Bir başka örnek de Avrupa’yı kendi içinde bölüp, “Batı Balkanlar” diye bir kavrama önayak olmasıdır. Merkel son olarak, 13 Eylül 2021 (Pazartesi) tarihinde Belgrad’da da ifade ettiği gibi Sırbistan, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek, Karadağ ve Kosova’yı AB’ye üye olarak almak istediklerini ancak bu sürecin zaman alacağını söylemiştir. Merkel’in bu ifadesi bile, 2008 yılında AB’nin Merkel öncülüğünde Bulgaristan ve Romanya’yı hemen AB’ye aldıklarının bir itirafı olarak değerlendirilebilir. AB’nin doğu sınırını çizmek ve Türkiye’yi dışarıda bırakmak için bugün adı geçen ülkelerin bile henüz alınamayacağını söylemiştir[8]. Balkanları dahi bölüp, Türkiye’yi Balkanlardan coğrafi olarak dışlayarak yapay bölünmelere gidilmesinde ön ayak olması Türkiye tarafından kaydedilmiştir. 

 

*Görsel: https://www.dw.com/en/new-episode-of-podcast-merkels-last-dance/a-58275039

 

[1] “Angela Merkel – chancellor of Germany,” Britannica, 10 Eylül 2021, https://www.britannica.com/biography/Angela-Merkel.

[2] Ernst Thälmann, Alman Komünist Partisi eski lideridir. Thälmann’ın adı ile kurulan bu örgüt, Özgür Alman Gençliği Örgütü’nin alt koludur. 

[3] “Angela Merkel – chancellor of Germany”

[4] “Almanya Şansölye Adayları Kimler ve Vaatleri Neler?,” Deutsche Welle, 9 Eylül 2021, https://tr.euronews.com/2021/09/09/almanya-da-sansolye-adaylar-kimler-ve-vaatleri-neler.

[5] Ronald Meinardus, “Turkey in Germany’s 2021 elections – as reflected in the parties’ manifestos,” ekathimerini.com, 10 Eylül 2021, https://www.ekathimerini.com/opinion/1167693/turkey-in-germany-s-2021-elections-as-reflected-in-the-parties-manifestos/.

[6] “Almanya Şansölye Adayları Kimler ve Vaatleri Neler?”.

[7] Meinardus, “Turkey in Germany’s 2021 elections – as reflected in the parties’ manifestos”.

[8] “Merkel sees long road for Western Balkan states to EU membership,” Reuters, 13 Eylül 2021, https://news.yahoo.com/merkel-sees-long-road-western-173953613.html.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten