ABD VE TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ
Yorum No : 2012 / 25
17.06.2012
5 dk okuma

ABD Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için büyük gayret göstermekte hatta hususta, Türkiye’de değil ama Ermenistan’da çok daha fazla istekli bir tutum sergilemektedir. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bu ay başında Ermenistan’a yaptığı ziyaret sırasında ülkesinin bu normalleşmeye verdiği önemi dile getirerek iki ülke arasında imzalanan protokollerin, bir koşula bağlanmadan onaylanması gerektiğini ve protokollerle Karabağ müzakereleri arasında bir bağ olmadığını da ifade etmekle bu konuda Ermenistan’ın tutumunu desteklemişti. Hatırlanacağı üzere Türkiye ile Ermenistan uzun müzakerelerden sonra, 10 Ekim 2009 tarihinde, Zürih’te, biri iki ülke arasında diplomatik ilişkileri kuran diğeri ise yapacakları işbirliğini düzenleyen iki protokol imzalamışlardı. Ancak Türkiye’nin bu protokollerin uygulanmaya konmasını Karabağ sorununda olabilecek olumlu gelişmelere bağlamsı ve Ermenistan’ın da Anayasa Mahkemesi aracılığıyla protokollerin bazı maddelerinin anlamını değiştirmeye kalkışması sonucunda Protokoller tasdik edilememiş ve uygulamaya konamamıştı. ABD ve AB ve daha az ölçüde Rusya Federasyonu, Ermenistan’ın Protokollerin anlamını değiştirme girişimini önemsemezken Türkiye’nin bu belgeler ile Karabağ konusunda bir bağ kurmasını kabul etmemişler ancak böyle yapmakla da Karabağ sorunun çözümü yolunda önemli yeni bir unsurun ortaya çıkması engellemişlerdir. Zamanla AB’nin ve Rusya’nın protokollerin onaylanması üzerinde fazla durmadıkları buna karşın ABD’nin bu konudaki ilgisinin, özellikle bu yıl, arttığı görülmüştür. Bayan Clinton bu ilgiyi Ermenistan ziyareti sırasında İki ülkenin, sınırları açmasından, aralarında ticaret yapmalarından ve kişiler arasındaki temasların artmasından kazançlı çıkacakları sözleriyle açıklamaya çalışmıştır. Bunlar şüphesiz iyi dileklerdir ancak Türkiye’nin, Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olmasını ve bir milyon kadar Azerinin bu toprakları terk ettiğini görmezden gelerek, Ermenistan’la normal ilişkiler kurması ve sınırını açması sadece Ermenistan’ın lehine olacaktır. Böyle bir gelişme Azerbaycan’ı Ermenistan karşısında yalnız bırakacağı gibi Türkiye ile Azerbaycan arasında da olumsuz gelişmelere yol açacak ve Azerilerde ve Türk halkının çok önemli bir bölümünde Türklerin Azerilere karşı Ermenileri tercih ettiği gibi bir kanı yerleşmesine yol açacaktır. Ancak anlaşılan ABD bu sakıncaları görmemekte veya önem vermemekte ve her fırsatta Türkiye’nin önkoşulsuz olarak protokolleri onaylaması görüşünü dile getirmektedir. Son olarak ABD’nın Erivan’daki Büyükelçisi John A. Heffern bir Türk gazetesine verdiği mülakatta Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin üç yolu olduğunu söylemiştir. Bunlar protokollerin onaylanarak uygulanmaya başlanması, , halen sınır kapalı olduğu için kullanılmayan Kars-Gümrü demiryolunun işletmeye açılması ve iki ülke gazetecilerinin, öğrencilerin ve iş adamlarının temaslarda bulunmalarıdır. Hemen söyleyelim ki, Protokollerin çıkmaza girmesiyle birlikte ABD’nin teşviki ve hatta finansmanıyla iki ülke gazetecileri, öğrencileri, iş adamları arasında yoğun denebilecek temaslar yapılmış ve yapılmaktadır. Ancak, siyasi alanda ciddi sorunlar olduğu bir ortamda bu tür temasların, bir zararı olmamakla beraber, kayda değer bir faydası da bulunmamaktadır. Kars-Gümrü demiryolunun açılması önerisi yenidir. Ancak bu demiryolu nun işletmeye açılması hem kişilerin hem de malları taşınması sonucunu doğuracağından Türkiye-Ermenistan sınırı fiilen açılmış olacaktır. Diğer bir deyimle Ermenistan’ın en fazla istediği husus olan Türk sınırının açılması, protokoller yürürlüğe konmadan gerçekleştirilecektir. Bu “by-pass” operasyonunun Türkiye’ye ne gibi bir fayda sağlayacağı belli değildir. Diğer yandan, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan, Kars’tan Gürcistan’ın Ahalkelek şehrine bir demiryolu hattı yapmakta olup bu hat gelecek yıl açılacaktır. Türkiye Kafkasya ve ötesi için bu hattı kullanacaktır. Erivan’daki Amerikan Büyükelçisi bu önerileri, soykırım iddialarının 100. yılı olan ve bu iddiaların Türkiye tarafından kabulü için gerek Ermenistan’ın gerek Diasporanın bazı eylemler planlandığı 2015 yılına vurgu yaparak söylemiş ve bu yılın iki ülkeyi bir araya getirmek için bir fırsat olduğunu belirterek taraflardan birinin kaybedip diğerinin kazandığı değil iki ülkenin de kazanacağı bir durum yaratılması gerektiğini belirtmiştir. Büyükelçi, hayli belirsiz olan bu ifadeleri, Türkiye-Ermenistan ilişkileri normalleştiği ve sınır açıldığı takdirde, 2015 için planlanan Türkiye aleyhtarı eylemlerin yapılmayacağını veya azalacağı anlamı taşıyabilir. Bizim kanımız, 2015 için gerek kendi kamuoyuna gerek Diasporaya karşı bazı taahhütlere girmiş olan Ermenistan’ın bu faaliyetlerden vazgeçmek istemeyeceği ayrıca bu konuda Diaspora’ya söz geçiremeyeceğidir. Sonuç olarak, kanımızca sadece Türkiye -Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesini gerçekleştirmek şu anda gayet güç görülmektedir. Bunun yerine, Azerbaycan ve Ermenistan anlaşmazlığını da dikkate alarak, üç ülke sorunlarını beraberce veya paralel süreçlerle çözümlemeye gayret edilmesi, özellikle Ermenistan başkanlık seçimlerinden sonra, daha olası görülmektedir.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten