MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Yorum No : 2017 / 26
15.03.2017
3 dk okuma

Bilindiği üzere, son günlerde Türkiye ile bazı Avrupa ülkeleri arasında gerginlik ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, olmaması gereken olaylar yaşanmış, arzulanmayan gelişmeler olmuştur.

Türkiye ile söz konusu ülkeler arasında yaşanan olumsuzlukların özünde AB üyesi bu ülkelerin üç nesli kapsayan bir dönem süresince izledikleri Türkiye karşıtı politikaların bulunduğunun göz ardı edilemeyeceği düşünülmektedir. Avrupa Birliği’nin, söylem ve uygulamalarıyla iki taraf arasında yaşanan bu gerginliğin ortaya çıkmasında başlıca rolü oynayan kendi üyesi bu ülkeleri kınamak yerine, son gelişmelerden yalnızca Türkiye’yi sorumlu tutan bir açıklama yapması da Türkiye’ye yönelik bu olumsuz politikaları mazur gördüğünü ortaya koymaktadır.

AB ve üyesi ülkelerin, savunduklarını ileri sürdükleri değerlerin aksi yönünde hareket etmek pahasına, Türkiye karşıtı tutumu Avrupa’da son zamanlarda yükselişe geçen ve esasen AB projesine aykırı ayrımcı, popülist, yabancı düşmanı ve hatta ırkçı akımlara hizmet etmektedir. Öte yandan, bu tutum, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda, 1963 yılından bu yana AB’ye tam üyelik ve Avrupa’yla bütünleşme yolunda önemli adımlar atan Türkiye’de düş kırıklıklarına sebep olmakta, AB ülkelerinin Türkiye’nin üyeliğini oyalamaktaki gerçek nedenleri ve gerekçeleri hakkında kuşku yaratmaktadır.

Bu noktada, Türkiye aleyhine sergilenen bu olumsuz tavır sonucunda, bazı AB ülkelerinin uygulamalarını geçmişin Nazi ve faşist metotlarıyla karşılaştıran Türkiye’den yapılan çeşitli açıklamaların bu ülkelerde öfkeye yol açtığı görülmektedir. AB ülkelerinin gösterdiği bu tepki, hiç şüphesiz, anlaşılabilir bir tepkidir, zira bu ülkeler tarihlerinin bu karanlık yönünü büyük çabalar sarfederek geride bırakmış ve artık farklı bir konuma erişmişlerdir. Diğer taraftan, bu çerçevede, bu ülkelerin bir kısmında Türkiye’nin işlemediği bir ‘soykırım’ suçuyla itham edilmekte olduğunu ve bu doğrultuda, devlet başkanı düzeyine kadar resmi beyanatların ötesinde, 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak yaftalamaya ve dayatmaya yönelik parlamento kararları ve yasalar geçirildiğini vurgulamak gerekir. Dolayısıyla, geçmişin karanlık sayfalarının tekrar gündeme getirilmesi nedeniyle tepki ve hassasiyet gösteren ülkelerin, bu vesileyle Türkiye’nin 1915 olaylarına ilişkin tarihsel ve hukuki geçerliliği olmayan ‘soykırım’ iddiaları karşısındaki hassasiyetini ve bu iftiraların Türkiye’de yarattığı infiali daha iyi anlaması beklenmektedir.

Bu vesileyle, AVİM, AB ülkelerinin Türkiye’yle ilişkilerinde yıkıcı politikalar izlemek ve Türkiye’yi dışlamak yerine, Batının en doğusu konumunun ötesine geçerek, Avrupa ile Kafkasya, Orta Asya ve Pasifik bölgesi arasında iletişim ve bağlantıyı sağlayabilecek şekilde, oluşmakta olan bir Avrasya kapsamında merkezi bir konuma erişen Türkiye’yle ilişkilerinde, başta 1963 yılında Ortaklık Anlaşmasının imzalanmasından bu yana sürüncemede bırakılan AB'ye tam üyelik müracaatı olmak üzere, yapıcı bir tutum sergilemelerini ümit etmektedir.

*Resim: TRT Haber


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten