ERMENİ DİASPORASINDA TERÖRİST SEMPATİZANLIĞI
Yorum No : 2020 / 3
18.02.2020
11 dk okuma

7 Ocak 2020’de Armenian Weekly gazetesinin internet sitesi, gazetenin eski yayın yönetmenlerden Georgi-Ann Bargamian Oshagan’ın “Reflections on the Weekly and the Armenian Armed Struggle Movement” (“Weekly Gazetesi ve Ermeni Silahlı Mücadele Hareketi Üzerine Düşünceler”) başlıklı bir makalesini yayınlamıştır.[1] Bilindiği üzere Armenian Weekly, “hem Ermenistan’da hem de [Ermeni Diasporasında] militanlığın bayraktarlığını yapan” Ermeni milliyetçisi Ermeni Devrimci Federasyonunun (EDF - Taşnak Partisi/Taşnaksutyun) basın organlarından biridir.[2] Bahsi geçen makale ilk olarak kısmen Armenian Weekly gazetesinin 85’inci yıldönümüne adanarak basılmış olan Aralık 2019 Özel Yıldönümü Dergisinde yayınlanmıştır. İçeriği aklı başında herhangi birisi tarafından incelendiği zaman; makalenin “Ermeni Soykırımı İçin Adalet Komandoları’nın” (Adalet Komandoları – Taşnak Partisi tarafından kurulmuştur) 1970’ler ve 80’lerde Türk diplomatlarına ve aile mensuplarına karşı düzenlediği elim terör saldırılarını meşrulaştırma ve yüceltme amacında olduğu anlaşılmaktadır.

Bargamian Oshagan makalesinde Armenian Weekly gazetesinin Adalet Komandoları’nın terörist saldırılarının hem Ermeni hem de genel kamuoyu açısından sonuçlarını nasıl ele almaya çalıştığını anlatmaktadır. Makaledeki çeşitli paragraflar, Armenian Weekly’nin Adalet Komandoları’nın terör faaliyetlerini ve bu terörizmin Ermeni Diasporası mensupları üzerindeki etkilerini nasıl yansıttığının anlaşılmasına yardımcı olmaktadır:

“[…] [Armenian Weekly yayın yönetmeni olarak] o anın önemine tam olarak değer vermemiştim. O sırada bizim [ABD] doğu bölgesi [Ermeni] toplulukları; 1973’te başlayan, 1986 civarlarında sona eren ve giderek daha fazla ABD’de gerçekleşen, dünya çapındaki Ermeni silahlı mücadele hareketiyle ilgili haberlerle ve buna karşı gelen tepkilerle cebelleşiyorlardı.

Geçmişte o mücadeleyi verenlerin isimlerin şu an hatırlamak […] o sırada gazetecilik anlamında neyin mevzubahis olduğunu bana hatırlatıyor: okuyucularımıza gelişmekte olan derin ve hassas fedakârlık ve şiddet hikayelerini aktarmak. Bunu ise o faaliyetlerin tam bağlamını verecek ve bununla birlikte topluluğumuzun kimliğinin ve kendisini algılayışının her suikast ve bombalamayla sarsıldığını anlatacak şekilde yapmamız gerekiyordu.

[…]

… [Tutuklanan militanların] manevi ve maddi anlamda desteklenmesi için kurulan yasal savunma fonları ve başlatılan mektup yazma kampanyalarını haber yapan makaleler yayınlandık. Ölenleri [militanları] şehitler olarak onurlandırdık...

[...]

... silahlı saldırıların tüm amacı ülke içinde ve dünya çapında [Adalet Komandoları’nın terörist saldırılarının “nedenini”] kuvvetlendirmekti. The Weekly’nin -kendi basınımızda, kendi sesimizle- [çeşitli Ermeni militanların] neden böylesine aşırı riskler aldıklarını tümüyle dile getirmeye yükümlülüğü ve yetkisi vardı: Osmanlı devletinin halefi olan Türk devletinden Ermeni Soykırımını tanıma ve tazminat ödeme talebini ortaya koymak ve bu talebi ulusal ve uluslararası siyasi platformlar ile insan hakları platformlarının gündemine sağlam bir şekilde yerleştirerek geç kalınmış bir çözüm elde etmek.

[…]

Soruşturduğu “terörizm” ile ilgili Ermeni-Amerikan toplumunun tepkisinden bahseden CIA […] şu sonuca varmıştır: “Ermenilerin çoğunluğu terörizmin tek başına Ermeni meselelerini çözemeyeceğini ve Ermeni davasına adalet sağlayamayacağını kabul etse de; birçok Ermeni, şiddete başvurulmasaydı hiç kimsenin Ermenilerin şikayetlerinin farkında olmayacağına ikna olmuş vaziyettedir.

[…]

Silahlanma öncesi mücadele dönemindeki siyasi çabalarımız ilerlemekte iken, o hareketin ortaya çıkışı bizim ortak siyasi özgüvenimize doping etkisi yaratmıştır. 1984 yılında, Amerika Ermeni Ulusal Komitesi’nin [Armenian National Committee of America-ANCA] Vaşington ofisi, yararlanılmayan siyasi nüfuzdan istifade edilmesine yönelik olarak, ulusal bir Hai Tahd [Ermeni Davası] gündemini daha iyi eşgüdüm sağlamak amacı ile kurulmuştur. …

Huzursuz ve dinginlenmiş (ve çok da dinginlenmemiş) gururu olan toplumumuzu sersemleten ve dönüştüren silahlı eylemler olmasaydı, diaspora ateşimiz daha ne kadar yanmaya devam ederdi? O mücadele Weekly ile okurlarını, hak ettiğimiz kişiler haline nasıl geleceğimizi daha iyi anlayabilmek için o an kim olmamız gerektiğini sorgulamamıza davet etmiştir. Bu niyetle o ve başka soruları sorup cevaplama çabalarımız Weekly’nin sayfalarında o zaman olduğu gibi şimdi de yansıtılmaktadır.”[3] [italikler vurgu yapmak için eklenmiştir]

Yukarıdaki paragraflardan birtakım sonuçlar çıkarmak mümkündür:

1) EDF tarafından kurulmuş olan Adalet Komandolarının gerçekleştirmiş olduğu terör faaliyetleri çağdaş Ermeni diaspora kimliğinin şekillendirilmesinde etkin bir rol oynamıştır. Dahası, bu terörizm çağdaş Ermeni diaspora kimliğinin yıllar boyunca muhafaza etmekte de etkin bir rol oynamıştır. Bu bağlamda nefret, intikam, aşırıcılık ve dünya çapında Türk sivillere yöneltilecek şiddet gibi tedirgin edici kavramlar barındıran terörizm; çağdaş Ermeni diaspora kimliğinde normalleşmiş ve yerleşmiş hale gelmiştir.

2) İlk sonuç ile ilişkili olarak, 1970’li yıllarda diaspora Ermenilerinde çok rahatsız edici bir dönüşüm gerçekleşmeye başlamıştır: insanları (özellikle Türkleri) sırf diaspora Ermenilerinin yürekten inandıkları bir şeyi (1915 Olaylarıyla ilgili soykırım anlatısı) reddettikleri için öldürmeyi ahlaken mubah görmeye başlamışlardır. Bu zihniyete göre Ermeniler, bir kişi soykırım anlatısı konusunda onlarla hemfikir değilse bu kişinin öldürülmesini isteme hakkına sahiplerken, Türklerin atalarını haksız yere acımasız katliamcılarmış gibi yansıtan bir anlatıyı reddetme hakları yoktur. Bu zihniyetteki Ermeni grupları, farklı düşüncelerinden dolayı başka bir grup insanı (yani Türkleri) mağdur etmekte bir sakınca görmemektedirler. Ancak, tutumlarına bakılırsa, aynı şekilde kendileri mağdur edilse ortada vahim bir adaletsizlik olduğunu iddia ederler. Buna rağmen, EDF (ve haber organları olan Armenian Weekly) ve bu zihniyete sahip diaspora Ermenileri, çifte standart dolu bu zihniyetin farkına varmaktan aciz görünmektedirler.

3) EDF ve takipçileri, Adalet Komandoları’nı ve terörizme başvuran diğer militan Ermeni örgütlerini kutlanması ve özenilmesi gereken kahramanlar ve şehitler olarak yansıtmaktadırlar. Adalet Komandoları gibi örgütlerin saikleri ve eylemleri incelendiği zaman, bugünün bednam DAEŞ’inden (IŞİD) bir farkları olmadığı görülmektedir. Terörizmin ne anlama geldiğine dair uluslararası bir mutabakat olmasa da, kabaca şöyle bir tanımlama yapabiliriz: “grupların bir nüfusa veya devlete karşı taleplerinin yerine getirilmesi için şiddetin veya şiddet tehdidinin sistematik bir şekilde bir korkutma ve zorlama aracı olarak kullanılması.”[4] DAEŞ’in tüyler ürpertici teatral davranışlarını bir kenara bırakacak olursak, Adalet Komandoları ve DAEŞ, amaçlarına ulaşmak için soğuk kanlı bir şekilde masum insanlara ve sivil hedeflere karşı şiddet uygulama eğilimi bakımından birbirlerinden farksızdırlar. DAEŞ canavarca davranışlarından dolayı haklı olarak lanetleniyorsa, Adalet Komandolarına benzer bir şiddete başvurmalarına rağmen neden farklı davranılsın? Tarafsız bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, atalarınızın büyük bir tarihi haksızlığa maruz kaldığını belirtmek, sizi terörizme başvurmanın veya terörizmi desteklemenin yaratacağı ahlakı çöküntünden kurtaramaz. Dolayısıyla EDF ve takipçilerinin, ki bu Ermeni diasporasının önemli bir kısmına tekabül etmektedir, Türk-Ermeni ilişkilerinde hiçbir şekilde ahlaki üstünlüğe sahip olduğunu söyleme hakkı yoktur.  

4) 1915 Olayları gibi tartışmalı meselelerde Türk-Ermeni uzlaşma süreci düşünülecek olursa, bu makale EDF’nin uzlaşmayla ilgilenmediğinin açık bir göstergesidir. Basın organlarının yazılarından, EDF’nin sadece Türklerden ilkel bir şekilde intikam almakla ve Türk-Ermeni ilişkilerindeki çıkmazın tüm suçunu Türk tarafının üzerine atmakla ilgilendiği aşikardır. Bu zihniyete sahip aktörlerle uzlaşmaya varılması mümkün değildir, keza tek ilgilendikleri iradelerini size dayatmaktır.

Sonuç olarak, ARF hakkında yazılan önceki bir makalemizde tam da bu nedenlerden ötürü aşağıdaki saptamalarda bulunmuştuk:

“Taşnak Partisi Ermeni Diasporasının en baskın örgütü, Ermenistan’da ise halen dikkate alınması gereken siyasi bir aktördür. Parti; her daim kendisini Ermeni milletinin ve Ermenistan’ın yılmaz bekçisi olarak pazarlasa da, Parti 1890’da kurulmasından bu yana hem Türkler hem de Ermeniler için bir baş belası olmuştur. Örgüt kurulmasından kısa bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğunda terör faaliyetlerine başlamıştır. Örgüt; Birinci Dünya Savaşı öncesinde, sırasında ve sonrasında Ermeni bağımsızlık mücadelesi adı altında uyguladığı aşırı şiddet ve ahmak maceraperestliği sebebiyle Türk-Ermeni ilişkilerinin bozulmasında kilit bir rol oynamıştır. Nitekim Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nin (Birinci Ermenistan Cumhuriyeti) ilk başbakanı Ovannes Kaçaznuni bu kusurları sebebiyle Taşnak Partisi’ni ağır bir şekilde eleştirmiştir (gerçi Kaçaznuni kinayeli bir şekilde aynı dönemde yaşananlardan dolayı Türk tarafını da eleştirmiştir). Ancak Taşnak Partisi o ana kadar yaptığı vahim hatalardan ders çıkaramamış, aşırı faaliyetlerine devam etmiştir. Parti 1960’lardan sonra Diaspora gençliğini Türklere karşı sistematik bir beyin yıkama sürecine maruz bırakmış ve üçüncü terör dalgası çerçevesinde faaliyet göstermiş olan Adalet Komandoları terör örgütünü kurmuştur. Bu örgüt ise bilindiği üzere Türk hedeflerine yaptığı elim saldırılarla Türk toplumunda derin yaralar bırakmış, Türk-Ermeni ilişkilerini daha da germiştir. O günden bu yana Taşnak Partisi hem Ermenistan’da hem de Diasporada militanlığın bayraktarlığını yapmaya devam etmektedir. Şubat 2019’da Taşnak Partisinin yayın organı olan Asbarez’de yayınlanan “EDF Üyesi Kimdir-Taşnaksütyun” başlıklı yazı, Taşnakların totaliter bir zihniyetle bencil parti çıkarlarını Ermenilerin çıkarlarının önüne koymaya devam ettiğini göstermektedir.[18] Bu parti bu zihniyetle faaliyet göstermeye devam ettikçe Türk-Ermeni ilişkilerinde bir provokasyon unsuru olmaya devam edecektir.”[5]

 

*Resim: AzerNews

 


[1] Georgi-Ann Bargamian Oshagan, “Reflections on the Weekly and the Armenian Armed Struggle Movement,” Armenian Weekly, January 7, 2019, https://armenianweekly.com/2020/01/07/reflections-on-the-weekly-and-the-armenian-armed-struggle-movement/

[2] Mehmet Oğuzhan Tulun, “Ermenistan’da Terörist Sempatizanlığı – II,” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Analiz No: 2019/25, 9 Eylül 2019, https://avim.org.tr/tr/Analiz/ERMENISTAN-DA-TERORIST-SEMPATIZANLIGI-II . Ayrıca bakınız: AVİM, “Dashnak Fedais: Heroes Or Calamities Of The Armenian People?” Center for Eurasian Studies (AVİM), Analysis No: 2019/29, December 20, 2019, https://avim.org.tr/en/Analiz/DASHNAK-FEDAIS-HEROES-OR-CALAMITIES-OF-THE-ARMENIAN-PEOPLE

[3] Bargamian Oshagan, “Reflections on the Weekly and the Armenian Armed Struggle Movement.” Çeviri notu: Alıntısı yapılan orijinal İngilizce metinde anlatım bozuklukları ve karmaşık ifadeler bulundurduğundan dolayı, Türkçe çeviri metni de kaçınılmaz olarak benzer kusurlar barındırmaktadır.  

[4] “Terror,” Merriam-Webster, accessed January 23, 2020, https://www.merriam-webster.com/dictionary/terror ; “Terrorism,” Merriam-Webster, accessed January 23, 2020, https://www.merriam-webster.com/dictionary/terrorism

[5] Tulun, “Ermenistan’da Terörist Sempatizanlığı – II.”


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten