BALKANLARDA YENİDEN SİLAHLI ÇATIŞMA HAYALETİ DOLAŞIYOR
Analiz No : 2017 / 7
14.02.2017
12 dk okuma

*Bu makalenin kısaltılmış ve özlü şekli Hurriyet Daily News gazetesinde 13 Şubat 2017 tarihinde yayınlanmıştır.[1]

Köklü tarihi anlaşmazlıklar Balkanlar bölgesinde önemli sorunlar yaratmaya devam ediyor. Son dönemde Batı basınının saygın gazetelerinde yayımlanan haberlerde, bölgede yeniden kan dökülebileceğine dair öngörülerin yer aldığı dikkat çekmektedir.[2] Bu haberlerin odak noktasını Kosova, Bosna-Hersek ve Sırbistan oluşturmaktadır.

Kosova ve Sırbistan arasında son dönemde ortaya çıkan gerilim, 2016 Aralık ayında Kosova Sırplarının Mitrovica şehrinin Arnavut ve Sırp bölgelerini birbirinden ayıran köprünün yanına beton duvar yapmaları ile başlamış, Kosova yetkilileri bu inşaata karşı çıkmışlardır. [3] Bilahare, Sırbistan’ın savaş suçluları için düzenlediği yakalama emrine istinaden Kosova Kurtuluş Ordusu komutanı ve eski Başbakan Ramush Haridanaj’ın Ocak ayında Fransa’da göz altına alınması, Sırbistan’ı intikam peşinde olmakla itham eden Kosova Arnavutlarının protestolarına neden olmuştur.

İki ülke arasındaki gerilim Sırbistan’ın, son 18 yıllık süre içinde ilk kez kuzey Kosova’daki Mitrovica’ya tanıtım amacıyla hazırlandığı belirtilen bir tren gönderme kararı alması ile tırmanmıştır.  Söz konusu Rus yapımı yeni tren, çok büyük boyutta, 21 dilde yazılmış “Kosova Sırbistan’dır “sloganı ile kaplanmış, içine Sırp-Ortodoks azizlerinin ve kahramanlarının posterleri konulmuştur.  Tren Kosova’ya varmadan geri dönmüş ve büyük bir kriz son anda önlenmiştir. Bu arada Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç , Sırplara zarar verilmesi halinde Sırbistan ordusunun Kosova’ya gönderileceği tehdidinde bulunmuştur. Sırbistan Cumhurbaşkanı’nın” Sırpların öldürülmesi halinde ordumuzu Kosova’ya göndeririz” ve “Priştine’nin neden olacağı bir çatışma çok kötü sonuçlanır” şeklinde ifadeler kullandığı basın haberlerine yansımıştır. Bunlara cevaben Kosova liderliği AB’den olaylar kontrolden çıkmadan Belgrad’ı sakinleştirmesini talep etmiş, bazı Arnavutlar, Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasından beri ordusunun bulunmaması ve sadece paramiliter bir güce sahip olunması nedeniyle Kosova Kurtuluş Ordusu’nun yeniden kurulmasından söz etmeye başlamışlardır.[4]

Diğer taraftan, Rusya Federasyonu kısa bir süre önce Sırbistan’a 60 zırhlı savaş aracı (yarıdan fazlası T-72 tankı) ve altı adet MİG-29 savaş uçağından oluşan modern silahlar hibe etmiştir. Bunun yansıra, Rusya, Belarus ve Sırbistan iki ay önce Sırbistan topraklarında “Slav Kardeşliği” isimli bir ortak askeri tatbikat icra etmişlerdir. 700’den fazla askerin katıldığı tatbikatta helikopter saldırıları ve isyancı üslerine temsili taarruz yapılmıştır. Bu tatbikatın başlaması, NATO’nun Karadağ’da icra ettiği, sel baskını ve kimyasal silah taarruzu gibi acil durumlara yönelik, yedi NATO ülkesi ve Sırbistan dahil 10 ortak ülkeden 680 silahsız askerin katıldığı tatbikatın kapanışıyla aynı zamana denk düşmüştür.[5]

Sırbistan ile Kosova arasındaki gerginliği takiben AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica  Mogherini  Sırbistan ve Kosova liderlerini,  iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yürütülen diyalog kapsamında Brüksel’e davet etmiştir.[6] AB tarafından bu konuda son olarak yapılan açıklama, 24 Ocak 2017 tarihindeki toplantıdan sonra 1 Şubat 2017 tarihinde yapılan diyalog toplantısında Kosova ve Sırbistan Cumhurbaşkanları Hashim Tachi ve Tomislav Nikoliç ile Başbakanlar Isa Mustafa ve Aleksandar Vucic’in  “Diyalog kapsamında birlikte çalışma hususundaki tam mutabakatlarını teyit ettiklerine” işaret etmektedir.

Bu bağlamda, AB’nin tırmanan gerginliğe müdahale etmesinin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un Kosova-Sırbistan gerginliği ile ilgili olarak yaptığı beyanlarla aynı zamana rastlaması oldukça dikkat çekicidir.  Lavrov, 2016 yılındaki Rus dış politikasını değerlendirmek üzere düzenlediği basın toplantısında bu konu ile ilgili bir soruyu cevaplarken “… bu sorunlar büyük ölçüde yeni, modern ve Hristiyanlık sonrası sözde Avrupa değerlerini Balkan ülkelerine dayatmaya çalışanlar tarafından yaratılmıştır. Bu konuda hiçbir şüphem yok.” şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Ayrıca “… söyleyebileceğim tek husus, AB’nin durumu sakinleştirmesi ve Brüksel’in aracılığıyla mutabık kalınan Belgrad-Priştine anlaşmasının uygulanmasını sağlamak için gerekli önlemleri almasıdır.” diyerek, Sırbistan’ın esas müttefiki ve Balkanlar’daki Slav-Ortodoks nüfusun koruyucusu olarak AB’ye, Balkanlar’da AB’nin kendi kararıyla üstlendiği sorumlulukları hatırlatmıştır. [7]

Balkanlar’daki bir diğer gerilim noktası Bosna-Hersek’tir. Bosna, 1995 sonlarında imzalanan Dayton Barış Anlaşması’nın yarattığı zayıf devlet sisteminin neden olduğu sıkıntıları hala yaşamaktadır.  Dayton sistemi esas amacı olan kan akmasını durdurmayı başarmışsa da mevcut etnik bölünmeyi sadece dondurmuştur. Dayton sistemine göre Bosna-Hersek zayıf bir merkezi hükümete ve Bosna-Hersek Federasyonu ile Sırp Cumhuriyeti isimli iki entiteye sahiptir. Bu sistem içinde Boşnaklar daha merkezi bir idare sistemi isterken, Sırplar daha fazla özerklik, Hırvatlar ise Mostar çevresinde üçüncü bir entite elde etmeye çalışmaktadırlar. Uluslararası bir yapı olan Bosna--Hersek Barışı Uygulama Konseyi, Dayton Barış Anlaşmasının uygulanmasından sorumludur. Barışı Uygulama Konseyi’nin bir Yürütme Kurulu mevcuttur. Yüksek Temsilcinin başkanlık yaptığı söz konusu Yürütme Kurulu’nda Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, İtalya, Japonya, Rusya, İngiltere, ABD, AB Dönem Başkanlığı, AB Komisyonu ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nı temsilen Türkiye yer almaktadır.

Bosna-Hersek’in bir entitesi olan Sırp Cumhuriyeti daha fazla özerklik ve koşullar elverdiği takdirde bağımsızlık elde etmek için var olduğu süre içinde değişik konularda birçok kez referandumu araç olarak kullanmıştır. “Sırp Cumhuriyeti Günü” olarak isimlendirilen Sırp Cumhuriyeti Ulusal Günü referandumu 25 Eylül 2016 tarihinde yapılmıştır. Bosna-Hersek Anayasa Mahkemesinin daha önce 26 Kasın 2015 tarihinde, entitede yaşayan Sırp olmayanlara karşı ayrımcılık olarak nitelendirerek anılan günün tatil olmasını Anayasa’ya aykırı bulmasına rağmen 9 Ocak “Sırp Cumhuriyeti Günü” olarak ilan edilmiştir. Söz konusu tarih bir Ortodoks bayramına ve Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin 1992’de ilan edildiği tarihe rastlamaktatadır.  Tatil günü ilan edilen 9 Ocak’ta Bosna Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik öncülüğünde kutlamalar yapılmıştır. Bu arada ABD Hazine Bakanlığı Milorad Dodik’e yaptırım uygulanması kararı almıştır. ABD'nin Saraybosna Büyükelçiliğinden bu konuda yapılan yazılı açıklamada, yaptırım kararının Milorad Dodik'in Bosna Hersek Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı gelmesi nedeniyle alındığı, ABD Hazine Bakanlığına bağlı Yabancıların Mal Varlıklarının Kontrolü Ofisinin, Dışişleri Bakanlığı ile istişare ederek Dayton Barış Antlaşması'nın hükümlerinin yerine getirilmesine engel olduğu ve tehlike arz ettiği gerekçesiyle Dodik'e yaptırım uygulanmasının kararlaştırıldığı bildirilmiştir. (Anadolu Ajansı 18 Ocak2017. Muhabir Kayhan Gül -Sanela Crnosanin).

Bu kararı takiben Milorad Dodik ABD’nin Bosna-Hersek Büyükelçisinin Bosnalı Sırpların “ispat edilmiş düşmanı” olduğunu açıklamış, Büyükelçinin Sırp Cumhuriyeti’nde “istenilmediğini” belirtmiştir. Yüksek Temsilci Valentin İnzko kararı memnuniyetle karşıladığın açıklamış, buna karşılık AB Bosna-Hersek Temsilciliği yaptırım uygulanmasının öngörülmediği yolunda açıklamada bulunmuştur.

Bosna-Hersek’te ortaya çıkan son gelişmeler, Bosna Sırplarının Sırp Cumhuriyeti’nin Dayton Anlaşması’ndan ayrılması konusundaki isteklerinde bir değişiklik olmadığını çok açık biçimde göstermiştir. Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik’in Dayton sisteminden ayrılmak konusundaki tehditlerini “hayal” olarak nitelendirmek mümkün değildir. AB’nin Bosna-Hersek’te takip ettiği politikanın ve Bosna-Hersek’in gelecekte AB’ye üye olması beklentisinin bir “havuç” olarak kullanılmasının, Milorad Dodik’i bağımsızlık isteklerinden vazgeçiremediği görülmektedir.

Eski Yugoslavya’nın dağılmasından itibaren ABD Balkanlar’daki gelişmelerde hep en ön planda yer almış ve ABD’nin seçimleri ve tercihleri mevcut statükoyu şekillendirmiştir. ABD’de yeni bir yönetim iş başına gelmiştir. Yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın, soyutlayıcı yalnızlık politikası yönündeki yaklaşımları nedeniyle, Balkanlar’a özel bir ilgisi olmadığı görülmektedir. Donald Trump’ın bölgeye ilgisiz kalması ve “Batı Balkanlar’daki” batı dünyası sorumluluğunu açıkça veya zımni biçimde Avrupa’ya veya daha açıkçası Avrupa Birliği’ne devretmesi halinde, bölgede yeni bir stratejik hesabın ortaya çıkabileceği söylenebilir. Bu bağlamda, Avrupalıların Balkanlar ile ilgili birçok konuda aynı düşünceye sahip olmadıklarının belirtilmesi gerekir. Örneğin Kosova hala bütün AB ülkeleri tarafından tanınmamaktadır. Bunun yansıra, AB’nin genişleme bağlamında sadece “Batı Balkanlar” üzerinde durması ve Balkanlar’ın bütünselliğinde derin bölünmeler yaratması, AB’nin “Batı Balkanlar’da” uzun dönemli kalıcı istikrar sağlamasının önünde önemli bir engeldir. AB’nin, bölgedeki kökleri çok derinde olan tarihi ihtilaflar ile tek başına uğraşması mümkün görünmemektedir. Brexit oylaması ve İngiltere’nin AB’den ayrılacak olması, AB’nin işini daha da zorlaştırmaktadır. Diğer taraftan, NATO’nun bölgede yakın zamanda genişlemesi de beklenmemektedir. (Karadağ istisna olabilir) ABD her zaman NATO’da lokomotif işlevini görmüştür. ABD’nin Balkanlar’dan bütünüyle veya kısmen çekilmeye karar vermesi halinde, AB’nin ve AB’nin ana oyuncusu Almanya’nın “Batı Balkanlar’ın” sorunları ile baş etmesi, yukarında belirtildiği gibi, mümkün değildir. Bölgede bu gelişmeler nedeniyle bir boşluk oluşması halinde, Rusya’nın ve Sırbistan’ın liderliğinde oluşan Slav-Ortodoks bloğu, tarihi Balkan satrancının esas kazananı olacaktır. Bu bloğun bölgeye hâkim olmasının Kosova ‘nın ve Bosna-Hersek’in parçalanması sonucunu doğurması olasılığı bulunmaktadır. Böyle bir durumun ortaya çıkması, “Batı Balkanlar’ın” Balkanlaştırılması anlamına gelecektir.

 


[1] Teoman Ertuğrul Tulun, “The Balkanization of the ‘Western Balkans’”, Hurriyet Daily News, 13 February 2017,  http://www.hurriyetdailynews.com/the-balkanization-of-the-western-balkans.aspx?pageID=449&nID=109665&NewsCatID=396

[2] Dejan Anastasijevic, “Stirring up the Spectre of New Balkan Wars”, Balkan Insight, 30 Jan 17.

[3] Maja Zivanovic, “Kosovo, Serbia Presidents Meet to Ease Tensions”, Balkan Insight, 24 Jan 17.

[4] “Kosovo angered by Serbia's 'provocative' train”,  Euronews, http://www.euronews.com/2017/01/14/kosovo-angered-by-serbia-s-provocative-train; Denis MacShane, “How Donald Trump could end up accidentally reigniting conflict in the Balkans” The Independent, http://www.independent.co.uk/voices/donald-trump-president-balkans-frederica-mogherini-serbia-kosovo-a7541191.html; John R. Schindler, “President Trump’s First Foreign Policy Crisis: Balkan War Drums Beat Again” Observer, http://observer.com/2017/01/nato-deploying-troops-poland-baltics-vladimir-putin/; “"If Serbs are killed, we'll send army to Kosovo" – president”, B92, http://www.b92.net/eng/news/politics.php?yyyy=2017&mm=01&dd=15&nav_id=100237

[5] Aleksandar Vasovic, “Serbia hosts joint military exercises with Russia” Reuters, http://in.reuters.com/article/serbia-defence-russia-idINL8N1D43PY

[6] “Statement by the HRVP Federica Mogherini on the most recent announcement of 3,000 new settlement units in the West Bank”, European Union External Action, https://eeas.europa.eu/headquarters/headquarters-homepage_en/19698/Statement%20by%20the%20HRVP%20Federica%20Mogherini%20on%20the%20most%20recent%20announcement%20of%203,000%20new%20settlement%20units%20in%20the%20West%20Bank,

[7] “Foreign Minister Sergey Lavrov’s remarks and answers to media questions at a news conference on the results of Russian diplomacy in 2016, Moscow January 17, 2017”, The Ministry of Foreign Affairs of the Russian Federation, http://www.mid.ru/en/foreign_policy/news/-asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/2599609.


© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.

Kaynaklar:

Analiz
Yorum
Blog
Rapor
Bülten