NORVEÇ’TEKİ TERÖR SALDIRILARINDA BALKANLAR GÖLGESİ Dr.Erhan TÜRBEDAR
Blog No : 2011 / 29
-
07.08.2011
4 dk okuma
Dr. Erhan Türbedar TEPAV, 5 Ağustos 2011 Çifte terör saldırısıyla Norveç’i kana bulayan Anders Behring Breivik, internet üzerinden yayımladığı “terör manifestosunda”, Balkanlar’a yönelik dikkat çekici görüşlere yer verdi. Breivik manifestoda, NATO’un 1999 yılında Sırbistan’ı bombalaması yüzünden harekete geçtiğini belirterek, söz konusu bombardımanla Sırpların “İslam’ı kendi toplarlarında durdurma hakkının” elinden alındığını yazdı. Diğer taraftan, Bosna savaşında işlediği savaş suçları nedeniyle yargılanmakta olan Radovan Karaciç Breivik’e göre, İslam’a karşı savaşmış onurlu bir Hristiyan kahramandır. Bu yöndeki sözler, Breivik’i terörizm gibi sapkın davranışlara iten nedenler arasında, hakkında çok az şey bildiği Balkanlar’daki olayların da bulunduğuna işaret ediyor. 1990’lı yıllarda Balkanlar’da yaşanan savaşlar üzerine farklı tarafların farklı gerçekleri vardır. Balkanlar’daki savaşlar üzerine gerçekler henüz ortaya çıkarılmadan, bölge ülkelerinin yöneticileri kendi çıkarlarının gerektirdiği gerçekleri üretmiş ve bunu halklarına kesin gerçek olarak kabul ettirmiştir. Bu nedenle, Tito Yugoslavyası’nın neden dağıldığı hususunda bile Balkanlar’da görüş birliği yoktur. Kaldı ki 1990’lı yıllarda yaşananların tam adının koyulması doğrultusunda günümüzde bile Balkan tarihçileri arasında bir savaş sürüyor. Söz konusu tarihçiler içinden bazıları ise, Norveçli terörist Breivik’in de beslendiği Avrupa’daki aşırı sağın kaygılarından istifade etmeyi çok iyi biliyor. Batılılar 1990’larda Balkanlar’da yaşanan savaşları anlamaya çalışırken, bölgede yaşayan Müslümanlar karşılarına çıkan en büyük bulmacalardan biriydi. Resmi rakamlara göre Balkanlar’da 8 milyondan fazla Müslüman yaşıyor olmasına rağmen, Avrupalılar genel olarak Tito Yugoslavya’sının dağılmasına kadar, bu Müslüman toplulukların varlığının pek farkında değildi. 1990’lı yılların başlarında ise Batılılar önce Balkan ülkelerindeki İslam’ın doğasını sorgulamaya başladı, bu çerçevede köktendinciliğin bölgedeki Müslümanların arasında var olup olmadığını anlamaya çalıştı. O dönemde özellikle aşırı sağcı Avrupalılarda, bazı İslam ülkelerindeki köktendincilerin “Avrupa’ya sızmak üzere” Balkanlar’daki Müslümanları kullanabileceği endişesi vardı. Oysa bu yöndeki endişeler tamamen yersizdi. Çünkü komünizm döneminde din Balkanlar’da önemli ölçüde yasaklanmıştı. Bölgedeki Müslüman nüfus içinde en büyük grubu oluşturan Arnavutlar 1990’ların başlarında Müslüman olduklarının bilincinde olmakla birlikte, İslamiyet hakkında çok az bilgi sahibiydi. Arnavutlardan sonra, Balkanlar’daki Müslümanlar içinde en büyük grubu oluşturan Boşnaklar da, İslam’ın bazı şartlarını, yalnızca bir kültür ve gelenek anlayışı çerçevesinde yaşıyordu. Buna rağmen, Balkanlar’daki Müslümanlar sürekli karalandı. Örneğin, Breivik’in tanışmayı çok arzuladığı Bosnalı Sırpların eski lideri Radovan Karaciç bir seferinde, Sırpların 600 yıl önce Avrupa’yı İslam’dan koruduklarını, Bosna savaşında da Avrupa’yı İslami radikalizminden korumakta olduklarını söylemişti. Karaciç’in bu tür söylemleriyle, Boşnakların katledilişini meşrulaştırmaya çalıştığı apaçıktı. Ne var ki Breivik gibi aşırı sağcılar, Sırpların bütün Batı’nın iyiliği için Bosna ve Kosova’da savaştığına inanmakla gecikmedi. Balkanlar’daki Müslümanlar sadece savaş dönemlerinde kötülenmekle kalmadı. ABD’de 11 Eylül 2001’de gerçekleşen terör saldırısının ardından, El-Kaide’nin Balkanlar’daki bağlantıları ile ilgili yazılara sık sık yer verilmeye başlanmıştı. İşin kötüsü, Arnavut ve Boşnakların yoğunlukta yaşadıkları ülke ve bölgeleri, İslam adına yapılan terörizmin yuvaları olarak göstermeye çalışan bazı yazılara günümüzde de Balkan ülkelerinin medyasında rastlamak mümkündür. Usame Bin Ladin’in öldürülmesinden bile istifade edip, bazı Balkan ülkelerinin medyası Boşnakları ve Bosna-Hersek’i El Kaide ve uluslararası terörizm ile bağlantılı göstererek haber yaptı. Boşnak ve Arnavutları bu şekilde kötüleyenler, bölgede var olan bazı siyasi sorunların karşısında uluslararası toplumun desteğini daha kolay sağlayabileceklerine inanıyor olabilirler. Oysa gerçek o ki, söz konusu kötülemeler daha çok Breivik gibi şahısların ideolojilerine ve eylemlerine malzeme olabiliyor. Norveç’teki terör olayları Breivik’in bağımsız eylemleri sonucunda işlenmemiş olabilir. Ancak, işlenen bu suçların altında bir ideoloji ve bu ideolojiyi besleyen bireyler ve kurumlar bulunuyor. Bu yüzden, Breivik’in uğruna savaştığı bu ideolojinin geliştirilmesinde katkısı olan herkes Norveç’teki terör olaylarında sorumluluk payını düşünmeli, bazı konulardaki tutumunu gözden geçirmelidir.

© 2009-2024 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır

 



Henüz Yorum Yapılmamış.