
Son dönemlerde yaşanan küresel jeopolitik gelişmeler ve iş birlikleri Orta Asya bölgesinin, Türkiye ve İran dış politikasında stratejik konumunun önemini bir kere daha gündeme getirmiştir. Gerek Türkiye gerekse İran için tarihi, ekonomik ve kültürel öneme sahip olan Orta Asya, iki ülkeyi zaman zaman rakip, zaman zaman iş birliği arayışında olan aktörler haline getirmiştir. Bununla birlikte Türkiye ve İran’ın, genel olarak bölgeye yönelik sakin ve uzlaşmacı bir politika yürüttüğü gözlemlenmektedir.
Her iki ülkenin bölge üzerinde birtakım etkileri bulunmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’nin, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından Orta Asya’da kurulan bağımsız cumhuriyetlerle ilişkilerinin ortak kültürel, tarihi, ekonomik miras çerçevesinde şekillendiği bilinmektedir. 2009 yılında Nahcivan Anlaşması ile kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve düzenlenen zirve toplantıları bunun önemli bir örneğidir.
Her ne kadar Orta Asya ve Türkiye’nin etnik, dil ve dini bağları karşısında İran’ın etkisi zayıf kalmış olsa da bölgede önemli bir aktör olduğu, Çin ve Rusya ile önemli iş birlikleri bulunduğu ve böylelikle karşı kutupta konumlandığı görülmektedir. Bu kutuplaşmanın güncel örneklerinden biri de uluslararası koridorlar konusunda yaşanmaktadır. 2002 yılında İran’ın, Rusya ve Hindistan ile birlikte kurduğu Kuzey-Güney Hattı, zamanla ortaya çıkan siyasi gelişmeler sonucu İran ve Rusya’nın yaptırımlara maruz kalmasıyla bir nevi “yaptırımlar koridoru”[1] durumuna gelmiştir. Merkezinde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın yer aldığı, Çin’i Avrupa ile birleştirmeyi amaçlayan “Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Koridoru” veya diğer adıyla “Orta Koridor”un kurulması, İran’ın bölgedeki ve Türkiye karşısındaki etkisini daha da zayıflatmıştır.
Bunun yanı sıra, Karabağ Savaşı sonrasındaki jeopolitik gelişmeler de İran’ın bölgedeki konumunun sorgulanmasına sebep olmuştur. Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan Türkiye tarafından desteklenirken, İran’ın Ermenistan’a destek olması da Türkiye ve İran’ı karşı kutuplarda konumlandırmıştır. Ermenistan’ın savaşı kaybetmesinin ardından, Azerbaycan ile barış anlaşması imzalanması yönünde çalışmaları, Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme faaliyetleri vb. konular İran’ın bölgede yaşanan gelişmelerin dışında kaldığı izlenimini doğurmaktadır.
Özellikle 8 Ağustos 2025 tarihinde Vaşington’da yapılan görüşme esnasında Zengezur Koridoru’nun (TRIIP) açılması hakkında mutabakata varılması, İran’ın güvenlik ve ekonomik alanlarda kendini tehdit altında hissetmesine yol açmıştır. Söz konusu koridor, Nahcivan ile Azerbaycan arasında doğrudan ulaşımı sağlayarak İran’a bağımlılığı kesmektedir. Ayrıca İran, bu durumu bölgede NATO üyesi olarak Türkiye’nin üstünlüğü ve ABD’nin bölgeye dahil olması şeklinde değerlendirmiştir. Zira bölgedeki iş birlikleri ve Türk devletlerinin koordineli adımları, Türkiye’nin Orta Asya’daki rolünü güçlendirmekte ve bölgesel dengeleri yeniden şekillendirmektedir.
İran ve Orta Asya İlişkilerine Tarihsel Bakış
İran’ın tarih boyunca Orta Asya bölgesi ile çok boyutlu yakın ilişkileri olmuştur. 16. yüzyılda İran ve Azerbaycan topraklarında ortaya çıkan Safevi Devleti’nin, Şii mezhebini resmî ideoloji olarak kabul etmesiyle hem Osmanlı hem de Orta Asya’daki Sünni hanlıklarla mezhepsel ve siyasi bir ayrışma yaşamıştır. Bu dönem, İran ile Orta Asya arasındaki ilk büyük ideolojik kırılmanın başlangıcı olmuştur[2].
İlerleyen yıllarda Rusya İmparatorluğu’nun bölgeye müdahalesi sonucunda İran Kaçar Devleti, Orta Asya ile olan siyasi bağlarını de aşamalı şekilde kaybetmiş ve bu süreci değiştirmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Aynı şekilde, bölgede Sovyet yönetimi kurulduktan sonra da İran bölgeden uzak kalmıştır. İran’da iktidarda olan Pehlevi Hanedanı ilk başlarda dengeli politika yürütmesine rağmen, ilerleyen dönemlerde Batı’ya doğru yönelerek SSCB ile ilişkilerini zayıflatmıştır. İran’da 1979 Devrimi sonrası iktidara gelen İslami rejim ilk başlarda SSCB’yi “şeytani” olarak nitelendirerek, Müslümanların uyanışından bahsetmişse de[3], İran-Irak Savaşı’nın başlamasıyla odak noktasını bu cepheye yöneltmiştir. Aynı zamanda, İslami rejim ile ABD arasında “Rehineler Krizi”[4] ile başlayan ve İran’a karşı uygulanan yaptırımlar çerçevesinde rejim, SSCB ile temkinli ilişki kurmaya yönelik bir politika izlemiştir. Bunun yanı sıra İran-Irak Savaşı ve yaptırımların yol açtığı ağır ekonomik kriz, ülkenin daha çok iç politikaya yönelmesine sebep olmuştur.
SSCB’nin son yıllarında ve dağılmasının ardından İran’ın, Orta Asya politikasında, ekonomik iş birlikleri dışında belirgin bir değişiklik yaşanmamıştır. İran, Türkiye ve Pakistan’ın kurduğu Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’na (EİT), 1992 yılında bağımsızlıklarını yeni kazanmış Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan devletleri katılmıştır. Böylelikle İran, bölge ile olan ilişkilerini ekonomik yönde geliştirmiştir. Kuruluş ve faaliyet amacı bölgenin ekonomik kalkınması, ekonomik iş birliği, üye ülkelerin kalkınması olan bu kurum aracılığıyla İran, bölgedeki etkisini günümüzde de sürdürmeye çalışmaktadır.
Türkiye ve Orta Asya ilişkileri
Kültürel, dini ve ekonomik bağların Türkiye ve Orta Asya arasındaki ilişkilerde önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Selçuklu dönemi hariç Orta Asya, Türkiye’nin bir parçası olmamasına rağmen, tarihi süreçte İran ve Rusya’ya karşı mücadelede Osmanlı Devleti’ni kendilerinin önemli müttefikleri olarak görmüşlerdir. Safevi Hanedanlığı döneminde İran’a, akabinde Rusya İmparatorluğu’na karşı belirli dönemlerde Osmanlı Devleti’nden yardım istemiş ve kimi zaman ise Osmanlı Devleti’ne yardımda bulunmuşlardır. Bunun nedeni, Osmanlı Devleti ile aralarındaki dil, din, mezhep ve kültürel bağın yanı sıra, Osmanlı sultanının kendileri dahil bütün Müslümanların halifesi olarak kabul edilmesi olmuştur.
SSCB döneminde Orta Asya-Türkiye bağları kesilmiştir. 1980’li yıllardan itibaren Türkiye Orta Asya ile ilişkilerinde bir hareketlenme başlamıştır. SSCB’nin dağılması sonucu, Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanması üzerine Türkiye onların bağımsızlıklarını tanıyan ve karşılıklı olarak elçiliklerin faaliyete başladığı ilk devlet olmuştur. Söz konusu dönemde Türkiye’nin hem iç hem de dış politikada zor şartlar altında olmasına rağmen Orta Asya Cumhuriyetleri ile iş birliklerini sürdürmüştür. Siyasi, ekonomik, kültürel alanları kapsayan bu ortaklıklar Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kurulan devletlere saygı çerçevesinde devam etmiş ve egemen eşitliğe dayalı bir politika yürütmüştür.
Sonuç
Sonuç olarak, İran ve Türkiye, Orta Asya bölgesi üzerinde gerek tarihi gerek güncel koşullarda önemli etkilere sahip ülkelerdir. Bu etkiler, ortaya çıkan şartlara bağlı olarak inişli ve çıkışlı bir şekilde devam etmiştir. İran, çoğunlukla kendi politikasına odaklanmasına rağmen, Orta Asya cumhuriyetleriyle ekonomik temelli ilişkiler kurmuştur. Son yıllarda ortaya çıkan jeopolitik durum, İran’ın bölgede kendisini tehdit altında ve tecrit edilmiş hissetmesine yol açsa da ülkenin bölgesel gelişmelere temkinli ama yapıcı bir şekilde yaklaştığı ve dostane ilişkiler kurmaya çalıştığı görülmektedir. Şu çerçevede, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın, Zengezur Koridoru hakkındaki nispeten temkinli açıklamaları İran’ın bölgeden dışlanmak istemediğini, Türkiye’ye karşı duruşunun yarattığı sakıncalı sonuçların bilincinde, daha uyumlu bir politika izleyerek yürütülen iş birliklerinin bir parçası olma ve başta kuşkuyla yanaştığı 3+3 platformunu adeta sahiplenerek bölgesel iş birliğini geliştirme isteğini ortaya koymaktadır.
*Görsel: Anadolu Ajansı
[1] Kaya, Emrah. Orta Koridor’un Dünya Politikasında ve Avrasya’da önemi. Düşünce Dünyasında Türkiz. No1, Nisan 2024. S.19
[2] Kaan, Dilek. İran’ın Orta Asya Politikaları. Ankara, 2011. s.43.
[3] Akdevelioğlu, Atay, İran İslam Cumhuriyeti’nin Orta Asya ve Azerbaycan Politikaları, “Uluslararası İlişkiler Dergisi”, Cilt 1, Sayı 2 (Yaz 2004), s. 129-160
[4] Ekren, Alican. 1979-1995 Arası İran-ABD İlişkileri. “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi”, Cilt/Volume: 2, Sayı/Issue: 1 Haziran/June 2017, ss./pp. 146-155.
© 2009-2025 Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Tüm Hakları Saklıdır
Henüz Yorum Yapılmamış.
-
ERMENİSTAN-GÜRCİSTAN SINIRININ TARİHSEL ARKA PLANI VE GÜNCEL DURUMU
İlaha KHANTAMIROVA 03.07.2025 -
TÜRKİYE VE İRAN İLİŞKİLERİNDE ORTA ASYA ETKENİ
İlaha KHANTAMIROVA 20.10.2025 -
GÜNEY KAFKASYA’DA KESİŞEN ÇIKARLAR: AZERBAYCAN, İSRAİL VE İRAN ÜÇGENİ
İlaha KHANTAMIROVA 28.05.2025 -
ERMENİ KİLİSESİNİN SİVİL YÖNETİM KARŞITLIĞINA AİT BİR İNCELEME
İlaha KHANTAMIROVA 22.09.2025
-
SOYKIRIM VE ALMANYA
Mehmet Oğuzhan TULUN 11.01.2017 -
WİKİPEDIA’NIN AÇIKTA KALAN YÜZÜNÜN ÖTESİNDEKİ KARANLIK - BİLGİ YÖNETİMİNDEKİ ROLÜNÜN İNCELENMESİ
Teoman Ertuğrul TULUN 28.05.2024 -
BALTIK ÜLKELERİ: 25 YILLIK BAŞARI VE ENDİŞE
Teoman Ertuğrul TULUN 07.12.2016 -
BREXİT’İN TÜRKİYE – AB İLİŞKİLERİ KONUSUNDA DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Hazel ÇAĞAN ELBİR 16.12.2019 -
BİR YEREL ÇATIŞMADAN DAHA FAZLASI: KIRGIZİSTAN-TACİKİSTAN SINIR SORUNU
Gülperi GÜNGÖR 06.01.2023
-
THE ARMENIAN QUESTION - BASIC KNOWLEDGE AND DOCUMENTATION -
THE TRUTH WILL OUT -
RADİKAL ERMENİ UNSURLARCA GERÇEKLEŞTİRİLEN MEZALİMLER VE VANDALİZM -
PATRIOTISM PERVERTED -
MEN ARE LIKE THAT -
BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTININ YAŞANAN TARİHİ -
INTERNATIONAL SCHOLARS ON THE EVENTS OF 1915 -
FAKE PHOTOS AND THE ARMENIAN PROPAGANDA -
ERMENİ PROPAGANDASI VE SAHTE RESİMLER -
A Letter From Japan - Strategically Mum: The Silence of the Armenians -
Japonya'dan Bir Mektup - Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği -
Anastas Mikoyan: Confessions of an Armenian Bolshevik -
Sovyet Sonrası Ukrayna’da Devlet, Toplum ve Siyaset - Değişen Dinamikler, Dönüşen Kimlikler -
Ermeni Sorunuyla İlgili İngiliz Belgeleri (1912-1923) - British Documents on Armenian Question (1912-1923) -
Turkish-Russian Academics: A Historical Study on the Caucasus -
Gürcistan'daki Müslüman Topluluklar: Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset -
Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia -
ERMENİ SORUNU - TEMEL BİLGİ VE BELGELER (2. BASKI)
-
“BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ” BAŞLIKLI KONFERANS